10 Kasım 2011 Perşembe

Gün Doğarken Vol.1

Başlık gün doğarken çünkü gece uyuyamadım. Annemler nasılsa o saate uyur falan, sabah kalkıp yazı yazarım dedim. Aklımda da baya bişey vardı. Unuttum ama :(

Azim Böyle Bişey
Tatil boyunca 1 soru bile çözmedim. Gece gece aklıma takıldı, kendi saçımı başımı yolasım geldi -şuan yazarkende gözüm seğiriyor. Ablamda "Oha lan hiç soru çözmedin bütün tatil" bahsettiğide 5 güncükk yani. Of ders çalışmam lazım benim.

Hani Benim Ogion'um
Annem ay önce bana Ursula K. Le Guin'in Yerdeniz Büyücüsü adlı kitabını önerdi. İlk baş pek sarmadı, bende bu yıl okul değiştirdim Ged'de yeni bir okula başlamıştı falan. Yeni-Okul-Başlamak kelimelerinden birini işitsem diğer iki kelime aklıma geliyor ve gözlerim doluyordu. Onun için okuyamamıştım kitabı. Gecede yapacak bişey bulamayınca aldım kitabı. Baya sardı, güzelmiş. İşte kitapta Ogion (Ged'in Usta'sıydı) için bir ara "Ogion'u düşününce, Ged, kendi kendine gülümsedi; Ogion'u ne zaman düşünse içi huzur doluyordu." diye geçti kitapta. Bende düşündüm düşündüm benim için böyle biri var mı diye, yok arkadaş bulamadım. Acilen bir Ogion aranıyor!!! Bana yol gösterecek, onu düşündüğümde içim huzur dolacak birisi.. Ve olacak olursa blogta Ogion diye bahsedeceğim. (:

Eğer Böyle Olursa Hiç Sıkılmam Saklambaçtan
"...uzayan akşamlarda, korularda oynanan, ebenin de saklananların da görünmez olduğu ve sadece seslerin gülerek, birbirine seslenerek, ağaçların arasında, seri ve solgun tılsımışıklarını izleyerek ve atlatarak dolaştığı çılgın saklambaç oyunları." Güzel olmaz mıydı be? Görünmeziz, birbirimizi bulmaya çalışıyoruz.. (çok mu çocuksu oldu?)

Sıcak Ekmek
Ekmek makinesi bozulmadığı sürece (!) muhteşem bişey! Gecenin 3'ünde sıcak ekmeğe yağ ya da çokokrem sürmekse ayrı bir zevk. :D Mis gibi kokusu, sonra sıcaklığının yağı eritmesi, yağın eriyince verdiği tat... Bu kadar söyleyebilirim yani.

Sabah Saat 8.
Uyumuşum sanırım ya ben. 1-2 saat en azından. Kendime gelemedim bir süre. Zaten akşam eteğim ıslaktı, okula gitmemek için bi bahane buldum yaşasın derken etek ütüleyince kurudu. Sabah kalkınca bitirmediğim resim ödevini 10 dakikada bitirince mahfoldu güzelim yazı. (Graffiti yapın demişti, konuysa Atatürk'ün sanatla ilgili sözleri) Kuru suluyla içini boyamıştım, geçen hafta ıslak fırçayla üstünden geçmeye vaktim yetmeyince öyle kaldı. Bende hoca kızmasın bari yarım yamalak yapayım dedim. Ama yapmaz olaydım. O kadar özene bezene çizdiğim, içini boyadığım şey 2 dakikada iğrenç bir hal aldı iyimi! Kafayı yedim resmen. Zaten uyku sersemiyim, azcıkta taşırdım.
Ardından bana bi kal geldi, hatırladım ki ben bütün çoraplarımı yıkanmaya vermiştim dün gece, giycek çorabım yok. Okul pantolonuda iğrenç, erkeklere göre olunca almadım. Kaldım öyle ortada. Annemin yanına gittim. "Ee, anne şeyy" dedim. Anladı kadıncağız "Çıkar baklayı" dedi hemen. Bende "Sen geçen akşam isteyince ben çorapları verdim, onlarda hala makinede." deyince güldü. Ben bulurum sana şimdi dedi, kadın gitmiş yeni çorap almış bir ara direk paketten çıkardım bu sabah. -Ve bir okula gitmeme bahanesi daha yerle bir oldu.
Çantayı mı hazırlayayım, üstüm başım düzgün bi şekile girsin, giyinmeye mi çabalıyım şaşırdım. Normalde ben babamı beklerim (beni bırakıyor) bu sefer ben onu bekleticem diyede ödüm kopuyor, yıllarca unutturmaz çünkü.

İngilizce
Ays. İlk ders duyulmayan konuşma ve şiirlerle kaynadı. Dersin son beş dakikasında anca okul binasından içeri girebildik. İngilizceciyi severim, iyi kadındır. Sırt çantasıyla gelir, kazak-pantolon-bot takılır genelde, makyajıda sade olur abla kardeş ders yaparız. Bu sefer giymiş ceket, kumaş pantolon. Ay yareppim. Bir  kıyafet bu kadar değiştiriyormuş insanı. Neyse. Memlekete, Burdur'a gitmiş. Ceviz ezmesi mi ne getirdi. Bende normalde yeni bişey denerken çok önyargılı olurum ama ne hikmetse aldım bi parça, hoca dilimlere ayırmıştı kutudakini. Denedim ama o nasıl bişey, güzel gibi.. Ezme kısmı iyi güzel, ama ceviz kısmı iğrenç. Cevizde sevmem zaten. Hani sadece ezme olsa o ceviz parçaları olmasa (Madem kaputu açtın, niye aküyü alıyosun?!) çok iyi olurdu. Sınıftakiler yediler yediler, bir süre sonra tadı analiz ettiler, ve yüz ifadeleri yandakine dönüştü. Beğenenler var mı bilmiyorum, ama dediğim gibi yarı iyi yari kötü bi tadı var. Kararsızım :D


Müzik-Resim
O biçim bi binası var ki okulun müzik sınıfının camı İngilizce sınıfının camları birbirini çok güzel görüyor. İngilizce dersindeykende arada piyano dinliyoruz zaten :D Ses geliyor baya. Neyse. Sevgilim, -adı Gezenti olsun. Çok geziyor beyefendi, ne zaman sorsam dışarda- İngilizce dersindeyken biz müzikte oluyoruz, o müzikteyken biz İngilizce'de. Manzara nefis. Müzikçimiz birde sıraları öyle bi düzene sokmuş ki. Tadından yenmez. Sıram tam İngilizce sınıfına bakıyor. Ama bu seferde İngilizceci Gezenti'nin yerini değiştirmiş onu görebilmek için baya çabalamam gerekti. Bende (öğretmen 10 kasım programındaydı) pencere kenarına gittim. Gezenti İngilizce dersliğinden gördü beni, kaş göz yapıyor "Gir içeri" gibilerinden. Tenefüste dışarda gördü, öküz gibi gülüyodum o sırada niye gördüyse sanki :( neyse, yine bi "Gir içeri" tavırları. Bende gülmeye devam edip takmadım. Perdeyi indirdi, bende kızları çekiştirerek içeri yollandım bir güzel.
Öhms. Ben sınıftaki yerim bana bırakıldığı sürece stratejik bi şekilde seçerim. Resim dersliğinde de kalorifer, pencere yanı sıram. Ve o pencere İngilizce sınıfını görüyor. Kaç haftadır bakıyordum pencereden Gezenti dönerde pencereden görür belki diye, sonunda bu hafta gördü. Ehiheh.
Şu resim ödevi var ya! Öğretmene götürdüm, "Hocam," dedim. "Keçeli kalemde aktı, akmaz demiştiniz?" Öğretmen baktı bi elimdekine, yüz ifadesi aynen "La daha güzeldi bu, buna noldu?!" diyordu. Taktım ama takmadım. Tekrar keçeliyle geç üstünden dedi. Hohoho. Benim keçeli kalemim yanımda değildi. Geçen seferde anasıfından beri arkadaşım olan -adı Sayısalcı olsun- Sayısalcı'dan almıştım. (Sayısalcı'yı çok kıskanıyor Gezenti arada belirteyim) Gittim sordum. "Yok Pikaçu, yanımda değil" dedi. Sınıfta öküz gibi "Siyah keçelisi olan var mı?" diye bağırdım ama bir allahın kulu takıpta birşey demedi.


sonra kendi kendime, biride taksın ulan beni diye atar yaptım eheh ergenlik


Teknoloji Tasarım

Niye var böyle bir ders? Varlığı saçma. Çok sıkılıyorum. Geçen yıl 40 ve 45im vardı, o yüzden ortalamam çok düştü. Eski okuldaki öğretmeni sevememiştim zaten. Ama burdaki öğretmen Sayısalcı gibi not dilenen arkadeşçiklere diğer dersleri yüksekse notlarını yükseltmişler. Öğretmende şansıma bu yıl tuttu "Düzgün not vericem artık yok öyle" dedi. Hiç bir zaman şöyle derslerden "Diğer derslerim iyi, çalışkanım ben" havasıyla yırtamadım lanet olsun. Zaten öğretmen tuttu, dalga geçti bizimkilerle "Ohh," dedi "Cehenneme gidin siz, ne güzel böyle sıcacık falan" Sayısalcı'ylı yarıldık direk. Sonra sınıftan biri "Mahşer gününde çıplak olucakmış herkes hocam" dedi. Bende baktım baktım, "Size göre cennet olucak yani" dedim. Daha da bir güldük. Ergenliği atlatsın şu erkekler, beyinleri sağ sağlim olması gereken yere dönsün tek bunu istiyorum 


ne yazık ki..



E, Arabesk Bu!
İngilizceci bize bir şarkı dinletmişti. Enrique Iglesias'ın Somebody's Me şarkısı.. Öğretmenle sınıfta çeviriyoruz şarkıyı.. Sözler garip ya, dedi biri. Sonra Sayısalcı atladı, E, bildiğin Arabesk Bu! dedi. Haklı tabii. "I hate being on my own, and everyone can see that/I really fell, and I'm going through hell./ Thinking about you with somebody else."  Bizde "sınıfçak" Ferdi=Enrique Iglesias olduğuna karar verdik. Ve öğretmen bize;
Sizin;
[O]kuyan,
[D]üşünen,
[U]ygulayan,
[N]eticeleştiren
öğrenciler olmanızı istemiyorum.
dedi. Sonrada "Espriyi diğer sınıflara anlatmayın, daha onlara yapmadım" diye bizi tembihledi. Kusura bakmayın hocam, söylemeseydim ölürdüm.
O ders birde bizim sınav sonuçlarımızı açıkladı. Bana cık cık etti, "Senden 100 beklerdim Pikaçu" dedi. Bir çocuk var bizim sınıfta, "tek hayalim adımı tarihe yazmak" falan dedi baya saçmaladı. İngilizceci 45 almışsın, n'olcak bu böyle falan dedi. Çocukta durdu durdu, "Allaha bırakıyorum ben hocam" dedi. Bütün sınıf anında yarıldı tabi.

Gezenti'nin Bu Kıskanç Hallerini Seviyorum Galiba
Okul çıkışında eve aynı yerden gidiyoruz, ben biraz geç çıktım okuldan oda az ilerden gidiyor, gördüm. Gezenticim durdu, ona yetişeyim diye bekledi. O sırada bir pale, afedersinizde heralde baya kaldırmışlar götünü geldi bana laf attı. Gezenti geldi, birazcık küfretti :D birkaç tane geçirdi çocuklara. "Hadi ilerleyin şimdi," diyip ittirdi ileri doğru bunları. Bunlarda güle güle, kahkahalara boğularaktan gidiyorlar. Köşeyi döndük falan. Çocuklar bu sefer bakıp bakıp gülmeye başladılar. Gezenti, bildiğin tuttu bunların kulaklarından. "Benim manitam lan o size noluyo!" diye atarlara girdi. Mallar hafiften dayak ve bolcana hakaret yedikten sonra, "Özür dileyin lan ablanızdan" dedi canım. Özür dilediler. Bende arkalarından gidiyorum, en az çocuklar kadar gülüyorum. Durumdan en çok canı sıkılan bizim Gezenti tabii. Ben gülüyorum, çocuklar gülüyo o sinirli. İyiki benim güldüğümü görmedi. Çok maçolaşmadığı sürece seviyorum beni kıskanmasını. Vee ee şeeyy.. Bugün beni kıskanmasından baya eğlence payı çıkardım kendime (her zaman ki gibi)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder