8 Mart 2012 Perşembe

Dünya Tersine Dönüyoor!

Bizim takıldığımız grup değişmeye çok açık, ben bunu anladım. Zaten okulda son yılımız problem yok. :) Grup ara ara büyüyor ara ara küçülüyor, sayımız azalıyor.
Şaşkın, iyice şaşırdı (!) Sapıttı okuldaki kızlar, bi tane var bi ara yazmıştım galiba kaşarın teki falan diye. Şaşkın onunla takılmaya başladı. Laf aramızda, onunla takılmaya başlayınca bozuldu. Kaçıklara bana karşı falan ayrı bi tavır yapıyo. Bugün tuttum kolundan Şaşkın'ın, "N'oluyo lan?!" dedim. Bişeyler dedi ama çok gürültü vardı, duyamadım. Yine sorunca boşver falan dedi, kıvırdı. "Yok bişey," dedi. Sonra o kaşar "Anlatıyım mı lan?" dedi. Şaşkın kaşara pis pis baktı. O da "İyi tamam anlatmıyorum," dedi.
Ben Kaçık'a sordum aralarında tartışıp tartışmadıklarına dair. Bişey olmamış öyle dedi. "İyi be yol veririz! Bu okulda kime yüz verdiysem götü kalktı zaten!" dedi.
 Bi ara konuşuyoduk. Kaçık durdu durdu, "Sana acıyorum bi arkadaş bulamadın kız doğru düzgün okuldan," dedi. "Hepsi salak, yapıcak bişey yok." dedim bende. Pekte umursamadığımı fark ettim.
Bomba geliyor; dün Kaçık'ın kardeşi rüyama girdi! Anlatayım. Edward benim sevgilimdi, biz birilerinden kaçıyoduk. Bi otel odasındaydık. Kardeşi geldi, "Geliyorlar," dedi. Benim Edward teşekkür etti dışarı çıktı. Kardeşi eğildi, kulağıma beni söylediğini söyledi, sonra oda gitti. O çıkınca odaya bir kız geldi, galiba ondan kaçıyoduk. Ben dolabın arkasına saklandım. Kız beni gördü. Arkamdan tehditler yağdırırken ben topuk yaptım. :D böyle yani. NE anlama geldiğini çıkaran biri olursa yorum atsın bekliyorum!
Keeps Gettin' Better! (True Story Bro!)

4 Mart 2012 Pazar

Hold It Against Me

So come here
'Little closer
Wanna whisper in your ear
Make it clear
Little question
Wanna know just how you feel

If I said my heart was beating loud

If we could escape the crowd somehow
If I said I want your body now
Would you hold it against me

Cause you feel like paradise

And I need a vacation tonight
So if I said I want your body now
Would you hold it against me

9 Şubat 2012 Perşembe

Halim İçler Acısı.

Çok canım sıkıldı. Kaçık'la Şaşkın'ı gördüm. Kartoplarından korudu Kaçık Şaşkın'ı. Öyle bir arkadaşlık tablosu yok. Baktım şöyle bi, canım yandı. O bana karşı bu kadar kötüyken başkalarına bu kadar iyi davranıyor. Özel bir çabası var beni yok saymak için. Çok güzel yağdı kar. Adaş'la bile birbirimize kartopu attık yani. Bayramda küslük olmaz derler ya, karda küslük kalmadı. :) Kaçık hariç tabi.
Neyse, tam ben baktım Kaçık'la Şaşkın'ı gördüm. Onlar öyleyken ben dımdızlak kalmıştım. O Türk filmi sahnesini yanağıma gelen kartopu böldü, yavaşlayan zaman bir anda iki katı hızına çıktı ve aynen oynamaya devam ettim. Yüzüme atılıp, resmen yedirilen karlardan sonra hiçbir şeyi umursamadan oynadım. Müzikçi ve İngilizceciyle oynadık. Oynarken gayet iyiydi, ama sınıfa gidince bir garip oldum. Aklıma Kaçık'la Şaşkın'ın görüntüsü gelip gelip durdu. "Seneye," dedim kendi kendime, "bende düzgün bir arkadaş bulacağım!" aslında var ama görüşemiyoruz işte. Ben yazmayı unuttum ama ben Ogion'umu buldum! Sevgili Mor'umun kardeşi, esmer yakışıklım, canım, yavrum, her şeyim, halden anlayan insancık. -Kalp-
Ve sonra! Facebook'a girdim. Eski okulumdakiler toplu fotoğraf çekilmişler karda. Gördüm. Psikilojim bozuldu bile denebilir yani. Çöktüm resmen.
Yalnızlık dokunmuyor diyorum ama DOKUNUYOR. Hemde çok. Anlatamam yani.

8 Şubat 2012 Çarşamba

şaşıranzi.

Şimdi. Söyleyeceğim odur ki, ben bunu herkesten beklerdim ama Kaçık'tan asla. Biz Adaş'la ayrıldık ayrılmasına, hatta Adaş bir süre ayrılmamı sindiremedi, telefonla arayıp durdu, facete sürekli yazdı ve bir ara iyice sapığa bağlamıştı ki tatile girdik. (Şükürler olsun ki!) Ayrıldık diye bizim grup dağılmıştı. Ben onların yanına gitmiyordum, Adaş'la aramızdaki mesafe rahatsız edici olucaktı hepimiz için çünkü. Ve bu mesafe Adaş'ın garip davranışları yüzünden oldu, yoksa gayet arkadaş kalabilirdik. Kaçık ben Adaş'tan ayrıldıktan sonra bana karşı saçma bir şekilde cephe aldı. Ben onun ço...k daha iyi biri olabileceğine inanıyordum. Öyle olduğunu ummuştum ya da. O okuldaki diğer salaklardan daha farklı gibi gelmişti, kız-erkek arkadaşlığı konusunu aşmıştı. Diğerleri gibi "Bir erkek bir kızla arkadaşsa altında bir şey vardır," diyenlerden değildi, rahat rahat konuşabiliyordum onunla. Eh, onun bana karşı tavrı nefretle karışık, yok sayıyor beni. Ki benim en korktuğum şeyde buydu. Ayrılırsak ben Kaçık ve Şaşkın'ın arkadaşlığını kaybetmekten korkuyordum. Şaşkın'la hala iyi gibiyiz. [Şöyle bir şeyde var; geçen gün öğlen yemek yemeye gittik onunla. Öğlen döndük, onların sınıftaydık. Sonra Kaçık ve Adaş geldi. Şaşkın bana özellikle "Gitme sakın," dedi. Onunlada bu konuyu konuşmuştuk zaten. Ama sonra Kaçıklarla konuşmaya gülüşmeye başlayınca unuttu beni. Sonra arada ben sıvıştım, gittim. Fark etmemiştir bile eminim.] Uzun lafın kısası; ben ayrıldım diye bana böyle davranacağını hiç düşünmemiştim ya.

7 Şubat 2012 Salı

ben var sıkılmak

Benim böyle garip garip projelerim vardır. Bir keresinde kalemlik dikmiştim, 6-7 yaşımdaydım sanırım kartondan mikroskop yapmaya çalışmıştım (maketleri çok seviyordum), Titanik maketi vardı baya büyük bir şeydi ama karton çok kalındı kes kes bıktım bıraktım, bebeklerim hep el yapımı şeyler giyerdi/giymeye çalışırdı. :D
Her neyse, ben uzun süredir böyle bir şeyler yapmıyorum. Ellerim boş kaldı yapacak bir proje arıyordum kii, ablam geldi "Çantamızı kendimiz dikelim hadi" dedi. Sonra ben blogları araştırmaya başladım. Karşıma bu siteler çıktı (daha vardı da kapattım bir ara geçmişi karıştırıp bulur onlarıda paylaşırım sizlerlee) :
 Arkadaşlık bileklerinin sitesinde kayboldum ben yoksa bu liste daha çok uzardı. Tabi birde saat (şuan saat sabah 8, okuldan gelince yayınlarım diyorum yazıyı) faktörü var. Ne biçim desenler yapmışlar, siteye bir girin bakın derim ben. 153 sayfaya baktım şimdiye kadar, bakmaya da devam ediyorum. Benim bileklik sevdam yine aştırdı. :D Eğer yaparsam belki fotoğrafını çekerim, yayınlarım. :) [Nicki o Slytherin bilekliğini yapmamız lazım!]

Ve Yapıcam-Alıcam-Bulucam:
bu snood acayip hoşuma gitti. böyle bir şey istiyordum zaten, anneanneme ördürürüm, eyfel'i ve kurdeleleri bulup hallederim.
(Bunu diy olarak kazaktan yapanlarda var. Yapım aşamalı bulmuştum bir yerde bakacağım tekrar link veririm daha sonra)
bu snood buradan
zımba aldığımda yapılacaklar listesine girdi!


high top - adidas'ınki iyiymiş


contrast cardigan!
parka almalıyım. monttan yana hiç şansım olmadı zaten. düzgün bir şey bulursam alıcam.





sağ alttaki hoşuma gitti galiba :D

2 Şubat 2012 Perşembe

Yemek ?

Efendimiz. Söz konusu dersanemin kantininde yiyecek doğru düzgün bir şey olmadığı için okuldan sonra giderken yanıma salata falan almaya karar verdim. Yemek kabı alacağım ilk iş. Sonra bu linkteki salata tariflerini deneyeceğim. Mayonezli falan salataları seviyorum. :) (Salata hazırlayacak olmamın sebebi hem biraz hafif olsun hemde dersane kantininde yenebilecek cinsten olsun düşüncemden kaynaklanıyor.)
DERSANE KANTİNİ HAKKINDA NOT: Dersanede sandviç var (salam, kaşar var içinde. eskiden hıyar, domates koyuyorlardı, birde mayonez(galiba?) enfes bişeydi o sandviçler. mevsimi değil domatesin falan koymuyorlar artık.), tost (demeye bile değmez! hiç doyurmuyor), AYVALIK TOSTU (en dişe dokunuruydu. sonuna doğru geldiğine yetti gari diyip zorla bitiriyodun, bi kere kızlar bana yaptılar. tost bildiğiniz 2 kilo çekiyodu. sonra içine sosis mi ne bişey koyuyolardı millet beğenmiyomuş salam koymaya başladılar. içindeki turşu sayısı arttı ve haberim olmadan içine kantinci acı ketçap sıkınca soğudum doğal olarak. her zamanda malzemesi olmuyor zaten) ve her türlü abur cubur (Tatlımm gibi paketteki tatlılardanda) var. İçecek çeşitleri; limonata, maden suyu, limonlu soda(sınırlı sayıda geliyolar sanki geldikleri gibi bitiyolar kap kapabilirsen!) ve meyve suyu. Hepte aynı şeyi yemek istemiyorum yani.

Bir de benim bir elmalı kurabiye, muhallebi tatlısı, bisküvili pasta takıntım var. Bu üçünü ölene kadar zevk alarak hiiç bıkmadan yiyebilirim. Elmalı kurabiye ve bisküvili pasta ne biliyorsunuzdur hepiniz. Ama muhallebi tatlısı pek bilinmiyor. (Canım nasıl çekti şuan bi bilseniiz!) Kakaolu bisküviler un ufak edilmek suretiyle (annem mutfak robotunu kullanıyor galiba) bir tepsiye (geniş olursa daha kolay oluyor bildiğim kadarıyla fırın tepsileri mesela) yayılıyor. Sonra muhallebiyi döküyor üstüne. Tabii ki soğumasını bekliyoruz. Sonra içine nutella vs. konabileceği gibi sade de rulo yapabiliyoruz. Ve afiyetle yiyoruz.
Amaaaan tanrıım. Açım ben. Gece ge-Dur bi dakika. Sabah sabah nerden estiyse bu yazı. Açım cidden ben ya. Neyse saat 7 falan olsun gidip ekmek alıyım ben en iyisi. Ve yemek hakkında konuşmayı, yazmayı ve düşünmeyi kesmeliyim.
-Bu yazıyı hiç okumadın, hadi öptüm canıım-

1 Şubat 2012 Çarşamba

Oha Lan Şubat! Bakıyım. Vallahi Şubat!

Biraz boşladım blogu geçen ay. Yazacak çok şey vardı ama hiç yazasım gelmedi. :) Şubat geldi hoş geldi, güzel geldi. Karlı karlı, soğuk soğuk geldi :D -saçmalamak- Yarıyıl tatili hiç iyi gelmedi bana canlarım. Baya boşladım dersleri.. Ödevleri..! Ahh ahh. Okulun ilk haftası fenci bize proje konularımızı verecek. Ne cins konular hazırladı acaba gıcık. Matematikçiye test göstermem lazım. Okullar açılmasın :( of of. Şubat geldi. Tarihe bakıyım dedim. Baktım şubat diyor. N'oluyo lan? oldum bi. Ehe her şubatta aynı şey. Hep bir şaşırma hali. "Vay be şubatta geldi. Yahu daha dün yeni yıla girmiştik"
Ben moleskine'm olmasada (rec)note (coolinn bendeki) defterime bir şeyler çiziktiriyorum yine. Şubatta defterimi ihmal etmem gerecek biraz. Ah derslerr, dersleerr. :(

Yazarım Demiştim :)

Benim garip takıntılarım var. Düşününce, doğum günümde, 14 şubatta, yılbaşında (Bu yıl Adaş istisna oldu. Ayrıldık bu arada doğum günümden önce) hep yalnızdım. Sanırım böyle mutluyum. Millet sürekli 14 şubatta birileriyle olmak, kutlamak, hediye almak istiyor. Ben öyle değilim. Gerek duymuyorum. 14 şubatta mesela çayımı, kitabımı alırım.. Pencere kenarında ya yağmuru izlerim ya karı. İkiside yoksa parlayan güneşi... Dokunmazda. -Dokunmadığını şuan fark ettim-
growing up.
Ama doğum günleri güzeldir. Bir yaş daha büyürüz, ben arkadaşlarımla kutlamadım hiç. Saçma geliyor zaten yaşamımda yer edinemeyecek insanlarla değer verdiğim bir günü harcamak için organizasyon yapmak, para harcamak. Ailemle geçirmeyi hep daha çok sevdim. Annemin narlı, portakallı pastası (kış çocuğu olmak), fazla kremayı yemek hep zevkli benim için. :) Bu yıl az daha yiyemiycektim, ama annemle yaptık pastayı, yardım ettim daha lezzetli geldi :D Her neyse. Doğum günümden önce ben Nicki'lerdeydim. Anlatayım... :)
Biz zaten (o yatılı gitmeden önce daha fazla olacak şekilde!) birbirimizde kalıyorduk arada. Bizde misafir vardı bende koşarcasına kaçtım dersek cuk oturur. Özlemiştim çok Nicki'yi. (Zaten misafir geleceğinide sonradan öğrendim.) İlk gittim, bir yabancı geldi. Ama sonra her şey yavaş yavaş normale döndü. Biz yine okullardan konuşmaya başladık! Yahu kız, kazandı gitti falan biz hala okul konuşuyoruz. Yurtdışı okuma sevdası var bu seferde. Nicki diyor, "Ne yapıp edip gideceğim. Gitmeyi istiyorum," ama ikimizde bir gerçeğin farkındayız. Memur çocuğuyuz. Çok maaş aldıkları söylenemez. Benim ablam zaten üniversitede. Biz yinede bir şekilde, burs falan gitmeyi istiyoruz. Onun dışında kolamız, cipsimiz film izlemeye çalıştık ama benim uyuklamam sonucu yatmaya gittik. Pijamaları giydik. Benim uyku açıldı. Konuşmaya başladık yine. Sabah ezanını duyduk. Güneş etrafı aydınlatmaya başladı. öyle yattık. Ertesi gün dün bitiremediğimiz filmi izledik. Nicki'nin anne babası alış-veriş için çıkıcaktı. Sordular "Pikaçu kalıcak mısın bu akşamda?" diye. Babası, "Kalsın ya," falan dedi. Ya da öyle bir muhabbet geçti hatırlamıyorum tam :D Sonra kalmak istiyorsan ara haber ver dedi. Bende durdum, "Hala pijamalarla oturuyoruz, televizyon izliyoruz. Kalırım bence ya," dedim gülüştük. Babamı aradı, o akşamda Nicki'lere komşusu geldi okey oynadılar falan. Nicki'nin babası kola şişesinden şarap döktü ? Ben bir baktım. Bir yerden yolluyorlamış mı ne. Her neyse, bardağa koyunca uzattı Nicki'yle bize. Ben, "Ee, yani?" der gibi baktım. Nicki 1-2 yudum aldı. Son Durak 5'i izledik. VE ERTESİ SABAHTA DERSANEYE GİTTİM. the end.

28 Ocak 2012 Cumartesi

1 yaşı daha doldurduuk !

Geçtiğimiz günlerde doğum günümdü. :) En çok istediğim şey hediye olarak geldi. Bide üstüne kar yağdı. Ohh miss yani :D Annemle anneannemdeydik, koydu şarap. Karşılıklı içtik, çok keyifliydi. Sonra midem bozuldu gerçi çerezi çok kaçırdım heralde. Neyse..
Ondan önce ben Nicki'lerde 2 gece kaldım. Sabahlara kadar uyumadık, en son ezanı duyduğumuzda 'Artık uyumalıyız galiba' gibi muhabbetler geçti. Ee tabi, kuş yuvadan uçtu. Yatılı okuyor, görüşemiyoruz. O geliyor, benim dersanem oluyor falan çakışıyor. Ben uygun olduğumda o yurtta kalıyor, sınavı oluyor. Herneyse anladınız siz durumu. Eh aylar geçince (!) doğru düzgün de görüşemeyince acısını çıkarttık tabi. bir ara daha ayrıntılı yazarım
x

24 Ocak 2012 Salı

En Nefret Ettiğim Şeyler Top 10.

Garip bir akraba ortamı beni bu yazıyı yazmaya itti.

1.Eşyalarımın karıştırılması.
2.Eşyalarımın izinsiz kullanılması.
3.Odamın toplanması. (Ben toplarım ya! Odamı biri toplayınca aynı Canga'nın reklamındaki gibi hissediyorum)
4.Başka ev kokusu.
5.Aşırı rüzgar.
6.Dışlanmak.
7.Bir ortamda arkadaşsız kalmak.
8.Birşeye zorlanmak.
9.Sevmediğim insanları seviyormuş gibi yapmak zorunda bırakılmak.
10.Küçümsenmek.

21 Ocak 2012 Cumartesi

Tırnak Şeysi

Bugün bir arkadaşım bir video paylaşmış. Videoyu yayınlayanda bir blog sahibi. Direk bloga girdim tabii. Oje süresim geldi sağolsunlar, birazdan iğrenç tırnaklarımı renklendireceğim :D
Şu iki bloga bakın derim; 1incisine buradan, 2ncisine buradan. :)
Son zamanlarda dolaşan şu gazeteyle yaptıkları yazılı şeysi gördüm, tutorial buldum. Çok basit aslında ama ben onu kalkıcamda yapıcamda ohooo, benim görevim tembellik dont forget this. :D Neyse canlarım; işte burada Newspaper Nails. Ya da görevi boşverip acaba yapsam mı? Çok kararsız kaldım be. Bakarız artık. :D
(Burasıda güzel videolu anlatım var, ama süper kolay newspaper nails şeysi. :D) Paylaşıyım dedim sonra bende unuturum hem, yaparım bir ara artık çıkmaz aklımdan. (Kilo problemi olanlar baksın birde buna!)

x

19 Ocak 2012 Perşembe

Lets Go!

Haydi liste yapalım. Nerelere gitmek istiyoruz? Neden gitmek istiyoruz? Gidemiyor muyuz? O zaman kenara para koyuyoruz, anlaştık mı?

1. Paris'e gitmek istiyorum. Yanımda Mor'umuda götürmek istiyorum. Şöyle eğlenelim, güzel fotoğraflar çekilelim. Paris'te aşık olalım istiyorum. Eyfel kolyesi alacağım bigün şu kıza. Ama güzel bulamıyorum, neyse.

2. Londra! Warner Bros stüdyolarına sızmak istiyorum (hepsi HP çılgınlığının suçu. valla.) . Kırmızı minibüslere binip kaybolmak istiyorum. Orada bir süre yaşayıp İngiliz aksanını kapmak istiyorum. (Düşündümde süper olurdu laan! :D)

3. Roma. İtalyanca öğreniyorumda ne işe yarıycak, gitmeli, kesinlikle. Onların aile ortamını görmek, bir süre yaşayıp içinde olmak istiyorum.

4. Moskova. Rusya, soğuk ülke falan ya, Sophie'nin Dünyası'nı okuduktan sonra başladı bende bu merak.

5. Hollanda'ya gitmek istiyorum. Sessiz sakin, küçük bilinmeyen kasabalarına gitmek istiyorum. (İsviçre'de öyle, bilinmeyen yerlerine..)

6. Venedik. Güzel yer ya ondan, başka bir sebebi yok :)

7. İsviçre'yi görmek istiyorum.

8. Bulgaristan ve komşu ülkelere gitmek istiyorum.

9. Japonya, Kore ve Çin'e gideceğim. Orası kesin. :)

10. Avusturya, Amerika, Kanada falan.

Dünyayı gezsek daha mı iyiydi ne :D

12 Ocak 2012 Perşembe

öhö öhÖEAE

Hastayım ya. Boğazlarım çok kötü. Okula gitmedim. İngilizce falan vardı, keşke gitseydim diyorum bir yandan, bir yandan da çok kötüyüm yani gidemezdim. Bu videoyu gördüm, hoşuma gitti. Paylaşayım dedim :)
Çok canım sıkılsada iyiki gitmedim okula diyorum. Ama anca uyandım ya. :( Yarına bir matematik performans ödevim var. Bari onu yaparım. (Test çözün dedi. Testlerin ağırlığına bakıcakmış ?) Deli bu matematikçiler.

8 Ocak 2012 Pazar

Güneş Nerede?

Expectations:
Yağmurun sesiyle uyandım bugün. Hafif hafif vuruyordu yağmur damlaları pencereme. Kalkıp açtım perdelerimi. Pek aydınlık değildi etraf. Saate baktım. Sonra gökyüzüne. Güneş nereydi? Sahi bulutları görünce kaçıp gitmiş miydi? Neredeydi koşup yakalamaya çalışacağımız gökkuşağı? Yoktu. Ne güneş ne de gökkuşağı. Yağmur yağıyordu sadece. Sonra balkona çıktım. Yağmurun kokusunu, toprağın kokusunu içime çektim. Yağmur bana birilerini hatırlattı. Ama unutturdu da güzelliğiyle. Gülümsedim.
Taktım kulaklıkları. Bobby McFerrin - Don't Worry Be Happy çaldı şansıma, bu soğuk havanın yavaşlığı içine esir etti beni. Çayımı alıp battaniyemle birlikte oturdum balkona. Sonra şarkı beni uzaklara götürdü, iskelede Paradise'deydim. Ama boştu kimse yoktu. Oturmuştum iskeleye, ayaklarımı sarkıtmışım. Güneş ısıtıyor kemiklerimi, ama ısısı yeterli değil bu mevsimde. O ağaçlardan hışırtılar geliyor yine. Sincaplar rahatça dolaşıyordu. Sonra ufuktan çektim gözlerimi arkamı döndüm denize, yürüdüğümüz, oturduğumuz o yerlere baktım sessizce. Bir ışığın yanıp sönmesi gibi aklıma orasının dolu hali geldi. İçimi çektim.
Yine balkondaydım. Anladım ki insan sadece bir yere kendisini ait hissediyorsa özleyebiliyor. Kate we have to go back. :) Nicki duy sesimi. Bu yıl artık fotoğraf çekilmeliyiz. Olmuyor bu böyle. :))
Reality:
Uyandım, dersaneye geç kalmıştım. Hızla hazırlanıp derse gittim.

4 Ocak 2012 Çarşamba

Birini Mutlu Etmek İçin; - Mim


Konusuu : "Karşımızdakini mutlu etmek için yapabileceğimiz 10 şey". Yanıtlıyoruz ve 10 kişiye gönderiyoruz mimii :) Zormuş kaç gündür uğraşıyorum bu liste için ya. Beni deeptone mimlemiş (özür dilerim doğru düzgün bir liste yapamadım aklıma bir şey gelmedi :\ ) ;
http://sadevederin.blogspot.com/

İşte Benim Listem (Daha saçma bir liste olamazdı, ama aklıma gelmedi):

1-İçten, doğal ve mutlu olmak, çevremizdeki insanlarıda mutlu eder. Bizim sahte, yalan kahkahalarımız insanlara itici gelir ve bir negatif enerji yayar. İçten bir mutluluk, yani gerçekten bizim mutlu olmamız çevremizdekileride mutlu eder. Gülmek bulaşıcıdır!

2-İhtiyaç duyduklarında orada olmak. Kötü anlarında insanların yanında olmak, onlara yanlız olmadıklarını hissettirmek, en önemliside birisinin onu önemsediğini ve ona değer verdiğini bilmek karşıdakini mutlu eder. Çünkü arada çok aradığımız o 'yalnızlık' kötü anlarımızda gelip bizi bulur ve o zamanki en kötü düşmanımız haline gelir. Bu anlarda yanımızda gördüğümüz ve ağlanacak bir omuz olan o insanlar bizi mutlu ederler.

3-Etraftaki güzellikleri görmelerini sağlamak. Kötü şeylerin gölge düşürdüğü yerlere ışık tutarak güzelliği göstererek insanların göz yaşlarını, umutsuzluklarını silip atmak güzel bir yoldur mutlu etmek için. Yanında olmayanları değil yanında olanları görebilmesini sağlamak.

4-Başkalarına kulak asmamayı öğretmek. Senin mutluluğun söz konusuysa ne yapıcaksın ki başkalarının söylediklerini? ;)

5-Güvende hissettirmek ve rahatlatmak, insanları mutlu eder.

6-Birlikte bir şeyler yapmaya teşvik etmek. Birlikte film izlemek, eski fotoğraflara bakmak; küçüklük hallerine gülmeek :)

7-Hediyeleşmek. İnsanlara güzel sürprizler yapmak, onları mutlu eder. Dışarıda bir yerlerde onları bekleyen başka sürprizler, mutluluklar olduğunu anlarlar!

8-Dış görünüşüyle barışık olmayan insanlara güzelliğin dışta değil içte olduğunu, o kadar güzel olupta azıcık insan gibi davranmayan insanları göstermek iyi gelecektir. Çünkü öyle insanların dayılanması falan bazı insanların kendilerini küçük hissetmesine sebep olabiliyor. Bunu göstermek, anlatmak mutlu eder insanları diye düşünüyorum :)

9-Nobody is perfect. Affedilmek iyi hissettirmez mi kendinizi? Birini affetmek sizi öfkenin yükünden, karşıdakini vicdan azabından kurtarabilir!

10- ve son olarak Mutluluğu Paylaşmak!

Kime Ne Dediğine Dikkat Et. ;)

Bugün fen sınavı vardı. Hiç çalışmadım. Sonuç olarak 45 falan alsam iyidir, boyuna salladım. Millet çok iyi geçti falan derken ben "Hohoho inş. 45 üstü alırım!" diyerek gezindim. Zaten inkılaptanda çok güzel bi not almışım (!) . Moralman çöküşlerdeyim. Pikaçu her zamanki gibi aşkta şanssız. :) Korkuyorum eğer istemediğim bir insanda saplanıp kalırsam diye..
Arkadaşlar açısından çokta şanslı sayılmam. Sanırım çok yüz verdim millete, artık sınırı aşıyorlar yani. Daha ne diyeyim. Çok kolay tersliyorlar ama bende biriktiriyorum, bu nereye kadar gider böyle bilemiyorum. 10-15 dakika önce biri yine tersledi beni. Sonrada üzüntüsünü bahane etti. Kime ne dediğini dikkat etmeli, çok sabırlıyımdır ama sabrım taşarsa ne yaparım bende bilmiyorum. :) Alakaya maydonoz oldu zaten arkadaş. Neyse.
İçimde bir sıkıntı var anlatamıyorum. Ne söylesem boş. Kendimi bu konuyu konuşmaya hazır hissetmiyorum.

2 Ocak 2012 Pazartesi

benden başka herkese aitsin.

içimde bir his var, bir şeyleri yanlış yaptığıma dair. istediğim insanla mıyım? ne kadar doğru şu yaptığım? bilmiyorum niye böyle hissediyorum demeyeceğim, biliyorum. ama söyleyemiyorum, çünkü gerçekler bir kez daha can yakacak. bu sefer daha kötü olacak, yalan söylediğim anlaşılacak. evet, inkar edememem keşke edebilsem ama yalan söyledim. hissettiklerim hakkında yalan söyledim. pişmanım, karşımdakini kandırıyor kendimi üzüyorum. bir kere daha burada olduğumu belli ederek her şeyin içine sıçtığımı söylemem gerek sanırım.
'yasak aşk' çok saçma gelirdi söylerken, yaşarken çok acı. itiraf edilemeyen sözler var boğazımda düğümlenip kalan. "ya git ya gel" de diyemiyor insan. gelsen olmaz, gitsen hiç olmaz. gelsen zaten gidersin diye korkumdan gece gözümü kırpamam, gitsen bir daha hiç bişey hissetmem insanlara karşı. hissedemem. benden başka herkese aitsin. en çok canımı yakanda bu. o hayatınızı değiştirecek insanı bulmanız, ama asla istediğiniz şekilde değiştiremeyecek hayatınızı. bir tanıdık, bir arkadaş olarak belki hatırlayacağım onu. ama istediğim onu böyle hatırlamak değil ki. hatırlamakta değil istediğim, benimle olsun hep yanımda olsun istiyorum ben.
içime attığım ilk sevgi bu, ve şimdiye kadar olanlardan en büyüğü belkide. olup olabilecek en doğru insan ama yanlış zaman. ne olur zamanı geldiğinde bul beni. ve yeniden tanışalım.
hoşgeldin.
güle güle.
benden başka herkese aitsin.
ama aslında sadece benimsin.
Teoman - Yağmur

1 Ocak 2012 Pazar

2012'in İlk Yazısı :)

2011 ardımızda bıraktığımız gecenin ardından canlarım, bugün saat 15:00da uyandım ve ancak kendime geldim, zaten saatlerdir sims oynuyordum orası ayrı. Gece, 2011 kışını anımsatan bir şarkıyı çaldılar televizyonda, dönüp baktım. Garip bir şey hissettim. Ve dün karar verdim ben Rusya'ya gitmek istiyorum. -Ne alaka demeyin bende çözemedim zaten.
Eğlendik, yedik, içtik işte klasik. Ama diğer yılların aksine bu yıl evi süslemedim. Normalde 1 hafta önceden başlar ve hafta boyunca uğraşırdım, son dakikada yerini değiştirdiğim süslerde olurdu. Bu yıl yılbaşları süslerinin olduğu koliye dokunmadım bile. Annem şaşırdı. Işıkları çıkarttı sadece, onlarıda 2 saat önce geri topladı zaten. Bu yıl yılbaşı ruhunu yakalayamadım sanki. 2 saatlik bir eğlenceden sonra direk günlük moda geçtim. Bilgisayara oturdum. Bir dahaki yılbaşına umarım güzel olur :)
Neyse günlerdir yazma fırsatım olmadı, zaten yazmam gereken bir mimde var, bir türlü tamamlayamadım. :D

2011'i hatırlatan şarkıcıklar
Merhaba Merhaba - Murat Dalkılıç
Pas - Soner Sarıkabadayı
Just Dance - Lady Gaga
Poker Face - Lady Gaga
DJ Got Us Fallin' Love - Usher
Bisiklet - Mor ve Ötesi
Ben Öldüm - Gece
Just The Way You Are - Bruno Mars
Moves Like Jagger - Maroon 5 ft. Christina Aguilera
Stay Awake - Example
This Love - Maroon 5

2012 Heyecanı Sebepçikleri
Mezuniyet, Yılsonu Balosu, yeni okul, yeni dönem. [OHA LAN. 2012 ÇOK GÜZEL OLACAAK!]