9 Şubat 2012 Perşembe

Halim İçler Acısı.

Çok canım sıkıldı. Kaçık'la Şaşkın'ı gördüm. Kartoplarından korudu Kaçık Şaşkın'ı. Öyle bir arkadaşlık tablosu yok. Baktım şöyle bi, canım yandı. O bana karşı bu kadar kötüyken başkalarına bu kadar iyi davranıyor. Özel bir çabası var beni yok saymak için. Çok güzel yağdı kar. Adaş'la bile birbirimize kartopu attık yani. Bayramda küslük olmaz derler ya, karda küslük kalmadı. :) Kaçık hariç tabi.
Neyse, tam ben baktım Kaçık'la Şaşkın'ı gördüm. Onlar öyleyken ben dımdızlak kalmıştım. O Türk filmi sahnesini yanağıma gelen kartopu böldü, yavaşlayan zaman bir anda iki katı hızına çıktı ve aynen oynamaya devam ettim. Yüzüme atılıp, resmen yedirilen karlardan sonra hiçbir şeyi umursamadan oynadım. Müzikçi ve İngilizceciyle oynadık. Oynarken gayet iyiydi, ama sınıfa gidince bir garip oldum. Aklıma Kaçık'la Şaşkın'ın görüntüsü gelip gelip durdu. "Seneye," dedim kendi kendime, "bende düzgün bir arkadaş bulacağım!" aslında var ama görüşemiyoruz işte. Ben yazmayı unuttum ama ben Ogion'umu buldum! Sevgili Mor'umun kardeşi, esmer yakışıklım, canım, yavrum, her şeyim, halden anlayan insancık. -Kalp-
Ve sonra! Facebook'a girdim. Eski okulumdakiler toplu fotoğraf çekilmişler karda. Gördüm. Psikilojim bozuldu bile denebilir yani. Çöktüm resmen.
Yalnızlık dokunmuyor diyorum ama DOKUNUYOR. Hemde çok. Anlatamam yani.

8 Şubat 2012 Çarşamba

şaşıranzi.

Şimdi. Söyleyeceğim odur ki, ben bunu herkesten beklerdim ama Kaçık'tan asla. Biz Adaş'la ayrıldık ayrılmasına, hatta Adaş bir süre ayrılmamı sindiremedi, telefonla arayıp durdu, facete sürekli yazdı ve bir ara iyice sapığa bağlamıştı ki tatile girdik. (Şükürler olsun ki!) Ayrıldık diye bizim grup dağılmıştı. Ben onların yanına gitmiyordum, Adaş'la aramızdaki mesafe rahatsız edici olucaktı hepimiz için çünkü. Ve bu mesafe Adaş'ın garip davranışları yüzünden oldu, yoksa gayet arkadaş kalabilirdik. Kaçık ben Adaş'tan ayrıldıktan sonra bana karşı saçma bir şekilde cephe aldı. Ben onun ço...k daha iyi biri olabileceğine inanıyordum. Öyle olduğunu ummuştum ya da. O okuldaki diğer salaklardan daha farklı gibi gelmişti, kız-erkek arkadaşlığı konusunu aşmıştı. Diğerleri gibi "Bir erkek bir kızla arkadaşsa altında bir şey vardır," diyenlerden değildi, rahat rahat konuşabiliyordum onunla. Eh, onun bana karşı tavrı nefretle karışık, yok sayıyor beni. Ki benim en korktuğum şeyde buydu. Ayrılırsak ben Kaçık ve Şaşkın'ın arkadaşlığını kaybetmekten korkuyordum. Şaşkın'la hala iyi gibiyiz. [Şöyle bir şeyde var; geçen gün öğlen yemek yemeye gittik onunla. Öğlen döndük, onların sınıftaydık. Sonra Kaçık ve Adaş geldi. Şaşkın bana özellikle "Gitme sakın," dedi. Onunlada bu konuyu konuşmuştuk zaten. Ama sonra Kaçıklarla konuşmaya gülüşmeye başlayınca unuttu beni. Sonra arada ben sıvıştım, gittim. Fark etmemiştir bile eminim.] Uzun lafın kısası; ben ayrıldım diye bana böyle davranacağını hiç düşünmemiştim ya.

7 Şubat 2012 Salı

ben var sıkılmak

Benim böyle garip garip projelerim vardır. Bir keresinde kalemlik dikmiştim, 6-7 yaşımdaydım sanırım kartondan mikroskop yapmaya çalışmıştım (maketleri çok seviyordum), Titanik maketi vardı baya büyük bir şeydi ama karton çok kalındı kes kes bıktım bıraktım, bebeklerim hep el yapımı şeyler giyerdi/giymeye çalışırdı. :D
Her neyse, ben uzun süredir böyle bir şeyler yapmıyorum. Ellerim boş kaldı yapacak bir proje arıyordum kii, ablam geldi "Çantamızı kendimiz dikelim hadi" dedi. Sonra ben blogları araştırmaya başladım. Karşıma bu siteler çıktı (daha vardı da kapattım bir ara geçmişi karıştırıp bulur onlarıda paylaşırım sizlerlee) :
 Arkadaşlık bileklerinin sitesinde kayboldum ben yoksa bu liste daha çok uzardı. Tabi birde saat (şuan saat sabah 8, okuldan gelince yayınlarım diyorum yazıyı) faktörü var. Ne biçim desenler yapmışlar, siteye bir girin bakın derim ben. 153 sayfaya baktım şimdiye kadar, bakmaya da devam ediyorum. Benim bileklik sevdam yine aştırdı. :D Eğer yaparsam belki fotoğrafını çekerim, yayınlarım. :) [Nicki o Slytherin bilekliğini yapmamız lazım!]

Ve Yapıcam-Alıcam-Bulucam:
bu snood acayip hoşuma gitti. böyle bir şey istiyordum zaten, anneanneme ördürürüm, eyfel'i ve kurdeleleri bulup hallederim.
(Bunu diy olarak kazaktan yapanlarda var. Yapım aşamalı bulmuştum bir yerde bakacağım tekrar link veririm daha sonra)
bu snood buradan
zımba aldığımda yapılacaklar listesine girdi!


high top - adidas'ınki iyiymiş


contrast cardigan!
parka almalıyım. monttan yana hiç şansım olmadı zaten. düzgün bir şey bulursam alıcam.





sağ alttaki hoşuma gitti galiba :D

2 Şubat 2012 Perşembe

Yemek ?

Efendimiz. Söz konusu dersanemin kantininde yiyecek doğru düzgün bir şey olmadığı için okuldan sonra giderken yanıma salata falan almaya karar verdim. Yemek kabı alacağım ilk iş. Sonra bu linkteki salata tariflerini deneyeceğim. Mayonezli falan salataları seviyorum. :) (Salata hazırlayacak olmamın sebebi hem biraz hafif olsun hemde dersane kantininde yenebilecek cinsten olsun düşüncemden kaynaklanıyor.)
DERSANE KANTİNİ HAKKINDA NOT: Dersanede sandviç var (salam, kaşar var içinde. eskiden hıyar, domates koyuyorlardı, birde mayonez(galiba?) enfes bişeydi o sandviçler. mevsimi değil domatesin falan koymuyorlar artık.), tost (demeye bile değmez! hiç doyurmuyor), AYVALIK TOSTU (en dişe dokunuruydu. sonuna doğru geldiğine yetti gari diyip zorla bitiriyodun, bi kere kızlar bana yaptılar. tost bildiğiniz 2 kilo çekiyodu. sonra içine sosis mi ne bişey koyuyolardı millet beğenmiyomuş salam koymaya başladılar. içindeki turşu sayısı arttı ve haberim olmadan içine kantinci acı ketçap sıkınca soğudum doğal olarak. her zamanda malzemesi olmuyor zaten) ve her türlü abur cubur (Tatlımm gibi paketteki tatlılardanda) var. İçecek çeşitleri; limonata, maden suyu, limonlu soda(sınırlı sayıda geliyolar sanki geldikleri gibi bitiyolar kap kapabilirsen!) ve meyve suyu. Hepte aynı şeyi yemek istemiyorum yani.

Bir de benim bir elmalı kurabiye, muhallebi tatlısı, bisküvili pasta takıntım var. Bu üçünü ölene kadar zevk alarak hiiç bıkmadan yiyebilirim. Elmalı kurabiye ve bisküvili pasta ne biliyorsunuzdur hepiniz. Ama muhallebi tatlısı pek bilinmiyor. (Canım nasıl çekti şuan bi bilseniiz!) Kakaolu bisküviler un ufak edilmek suretiyle (annem mutfak robotunu kullanıyor galiba) bir tepsiye (geniş olursa daha kolay oluyor bildiğim kadarıyla fırın tepsileri mesela) yayılıyor. Sonra muhallebiyi döküyor üstüne. Tabii ki soğumasını bekliyoruz. Sonra içine nutella vs. konabileceği gibi sade de rulo yapabiliyoruz. Ve afiyetle yiyoruz.
Amaaaan tanrıım. Açım ben. Gece ge-Dur bi dakika. Sabah sabah nerden estiyse bu yazı. Açım cidden ben ya. Neyse saat 7 falan olsun gidip ekmek alıyım ben en iyisi. Ve yemek hakkında konuşmayı, yazmayı ve düşünmeyi kesmeliyim.
-Bu yazıyı hiç okumadın, hadi öptüm canıım-

1 Şubat 2012 Çarşamba

Oha Lan Şubat! Bakıyım. Vallahi Şubat!

Biraz boşladım blogu geçen ay. Yazacak çok şey vardı ama hiç yazasım gelmedi. :) Şubat geldi hoş geldi, güzel geldi. Karlı karlı, soğuk soğuk geldi :D -saçmalamak- Yarıyıl tatili hiç iyi gelmedi bana canlarım. Baya boşladım dersleri.. Ödevleri..! Ahh ahh. Okulun ilk haftası fenci bize proje konularımızı verecek. Ne cins konular hazırladı acaba gıcık. Matematikçiye test göstermem lazım. Okullar açılmasın :( of of. Şubat geldi. Tarihe bakıyım dedim. Baktım şubat diyor. N'oluyo lan? oldum bi. Ehe her şubatta aynı şey. Hep bir şaşırma hali. "Vay be şubatta geldi. Yahu daha dün yeni yıla girmiştik"
Ben moleskine'm olmasada (rec)note (coolinn bendeki) defterime bir şeyler çiziktiriyorum yine. Şubatta defterimi ihmal etmem gerecek biraz. Ah derslerr, dersleerr. :(

Yazarım Demiştim :)

Benim garip takıntılarım var. Düşününce, doğum günümde, 14 şubatta, yılbaşında (Bu yıl Adaş istisna oldu. Ayrıldık bu arada doğum günümden önce) hep yalnızdım. Sanırım böyle mutluyum. Millet sürekli 14 şubatta birileriyle olmak, kutlamak, hediye almak istiyor. Ben öyle değilim. Gerek duymuyorum. 14 şubatta mesela çayımı, kitabımı alırım.. Pencere kenarında ya yağmuru izlerim ya karı. İkiside yoksa parlayan güneşi... Dokunmazda. -Dokunmadığını şuan fark ettim-
growing up.
Ama doğum günleri güzeldir. Bir yaş daha büyürüz, ben arkadaşlarımla kutlamadım hiç. Saçma geliyor zaten yaşamımda yer edinemeyecek insanlarla değer verdiğim bir günü harcamak için organizasyon yapmak, para harcamak. Ailemle geçirmeyi hep daha çok sevdim. Annemin narlı, portakallı pastası (kış çocuğu olmak), fazla kremayı yemek hep zevkli benim için. :) Bu yıl az daha yiyemiycektim, ama annemle yaptık pastayı, yardım ettim daha lezzetli geldi :D Her neyse. Doğum günümden önce ben Nicki'lerdeydim. Anlatayım... :)
Biz zaten (o yatılı gitmeden önce daha fazla olacak şekilde!) birbirimizde kalıyorduk arada. Bizde misafir vardı bende koşarcasına kaçtım dersek cuk oturur. Özlemiştim çok Nicki'yi. (Zaten misafir geleceğinide sonradan öğrendim.) İlk gittim, bir yabancı geldi. Ama sonra her şey yavaş yavaş normale döndü. Biz yine okullardan konuşmaya başladık! Yahu kız, kazandı gitti falan biz hala okul konuşuyoruz. Yurtdışı okuma sevdası var bu seferde. Nicki diyor, "Ne yapıp edip gideceğim. Gitmeyi istiyorum," ama ikimizde bir gerçeğin farkındayız. Memur çocuğuyuz. Çok maaş aldıkları söylenemez. Benim ablam zaten üniversitede. Biz yinede bir şekilde, burs falan gitmeyi istiyoruz. Onun dışında kolamız, cipsimiz film izlemeye çalıştık ama benim uyuklamam sonucu yatmaya gittik. Pijamaları giydik. Benim uyku açıldı. Konuşmaya başladık yine. Sabah ezanını duyduk. Güneş etrafı aydınlatmaya başladı. öyle yattık. Ertesi gün dün bitiremediğimiz filmi izledik. Nicki'nin anne babası alış-veriş için çıkıcaktı. Sordular "Pikaçu kalıcak mısın bu akşamda?" diye. Babası, "Kalsın ya," falan dedi. Ya da öyle bir muhabbet geçti hatırlamıyorum tam :D Sonra kalmak istiyorsan ara haber ver dedi. Bende durdum, "Hala pijamalarla oturuyoruz, televizyon izliyoruz. Kalırım bence ya," dedim gülüştük. Babamı aradı, o akşamda Nicki'lere komşusu geldi okey oynadılar falan. Nicki'nin babası kola şişesinden şarap döktü ? Ben bir baktım. Bir yerden yolluyorlamış mı ne. Her neyse, bardağa koyunca uzattı Nicki'yle bize. Ben, "Ee, yani?" der gibi baktım. Nicki 1-2 yudum aldı. Son Durak 5'i izledik. VE ERTESİ SABAHTA DERSANEYE GİTTİM. the end.