26 Aralık 2011 Pazartesi

Görevimiz Tembellik vol. 1

Bu haftasonu dersanede sadece sınav vardı ders falan yoktu. Bugün yoğun olarak İtalyanca çalışmamın dışında bütün hafta sonu yattım. MISSION COMPLETE. O kadar işim var birde bu hafta için. Kafamı dağlara taşlara ..!
Yarın ve ondan sonraki gün sınav var, sınavlara çalışmam lazım. 30'una bir performans ödevi teslim etmem lazım. Çarşambaya 1, Cumaya 1 iki hediye almam lazım. Çarşambaya olan doğum günü hediyesi diğeri yılbaşı. Ay nasıl alıcam hiçte bilmiyorum vallahi. Bir erkeğe doğum günü hediyesi? Yardımınız lazım. Bir kere almaya zamanım yok, + çok aceleye geldi + ne alacağımı hiiç bilmiyorum. Çarşamba günü resim kursu  bide maç var. Bizimkileri geziye gelmeleri için ikna etmem lazım. Lanet olsun ya. Ben şu işlerimi zamanında yapsam ne güzel olur!! Görevimiz Tembellik? Aferims Pikaçu, MISSION COMPLETE AGAIN.
Daha ne diyeyim ya. :/

Annem 5 Buçukta Evde Ol Dedi.

Bugün çok komik bir gündü. İlk tenefüste Kaçık geldi, Adaş hakkında kaş göz yaptı yine, "Bir daha ki tenefüs Şaşkın gelecek o zaman bak gör sen!" dedi güldü. Bende "Yedim ayvayı desene," deyip güldüm. Sonraki tenefüs Şaşkın geldi anladım ki cidden ayvayı yemişim. Geldiler konuştuk koridorda falan. Sonra gittiler getirdiler Adaş'ı yanıma. Ey allaam ya. :D Çıkma teklifi etti. (bu olayda çok garibime geliyor başka bir yazının konusu olsun.) Adaş'la çıkıyoruz :)
Beden dersinde basketbol oynayalım dedik. Ama gülmekten koşamadım. Psycho, Sessiz, ben, Ayı falan oynadık, Ayı çocuğun tekine "SIĞIRİSTAN" dedi. "Öh öküz ya hep senin yüzünden kaybediyoruz." "Kurbanda niye seni kesmediler ki anlamıyorum." da dedi. Biz Sessiz'le bir güldük bir güldük. :D Boşuna adı Ayı olmadı onun. O gerçekten doğal ortamından kopartılmış bir ayı o, top bendeydi topu almaya çalışırken çeneme ittirdi topu. Çenem zaten yeterince problemli (takırdıyor -,-) daha da kafayı yedi. Sonra öğlen yemek yemeğe gittik, BilekBeri, biz yemek yerken Şaşkın'la, geldiler. Biz küsüz BilekBeri'yle falan. Gezenti beyefendi hepsini kanatlarının altına aldı. Nasıl dolduruyorsa artık. Herkes atara girdi, hep Kaçık, ben, Adaş, Şaşkın takılıyoruz diye. Şaşkın'a atar yapmışlar "Hep onlarlasın," diye. Benim arkamdanda demişler diyeceklerini. Gülüp geçiyorum,  "Aslında düşünmeye bile gerek yok. Ben kendimi biliyorsam, kendini bilmezlerin hakkımda söylediklerinin ne önemi olabilir.." (B. Dylan) Neyse geldiler işte, ikidir ayrı masaya oturuyoruz. Oradaki çocuk bile şaşırdı artık. -
Camp Lazlo'da, Lazlo az önce "Aşık olanlar şekerleme kızartmaz" dedi.
Ben cidden kardeşim diyebileceğim insanları buldum. Gerisi önemli değil. :) :)

25 Aralık 2011 Pazar

i dont care vol. 2

Çekemeyenlerimiz varmış ya. Söyliyim mutluyum, harikayım! I DONT CARE.
Bazen durup ne yaptım ben bu insanlara da çekemedikleri ne bu kadar? diye düşünüyorum. Bunu bana düşündüren insan evlatları ikiye ayrılıyor;

1. "Ne yaptıysam iyiki yapmışım," dedirten ve aklımdan bana "Kahretsin çok güzelim ama bu kadar kıskanmana gerek yok şekerim!" diye kendi kendime konuşturan tipler var. [Söz konusu kişiler; sürekli iğneleme çabası içinde olanlar, hayatımı alıp içine sıçma çalışanlar, arkamdan dedikodumu yapıp duranlar, nerden uydurduklarını anlamadığım şeyleri gelip bana söyleyenler, "Ayy, canım! Senden hiç beklemezdim şöyle şöyle bir şey yapmışsın? Doğru mu?" muhabbetine girenler işte.]

2. "Seni daha iyi biri sanıyordum? Yüzüme iyisin arkamdan konuşmaya gelince dil pabuç kadar?" "Ne yaptım ki ben buna şimdi?" diye beni söyletenler ve şaşırtanlar var. İyi olduğunu düşündüğüm insanların sonradan ibnelik yapıp garip garip muhabbetlere girmeleri beni üzmüyor değil, ama artık takmıyorum yani.

Aynen devam! Umursamıyorum artık sizleri canlarım. :) Zaten ağızlar torba değil ki büzelim..

23 Aralık 2011 Cuma

çekemeyene anten göte monte.

Biz tenefüslerde falan hep İngilizcecinin yanına gidiyoruz. Konuşuyoruz, geçen çocuklar basketbol oynadılar hocayla (çarşamba) ben etekliydim sadece izledim. Perşembe okul çıkışında kaldık biraz, konuştuk falan tek Kaçık ve ben vardık hocanın yanında, bizi eve bıraktı. Bir araba macerası daha oldu. Çok çöp vardı hocanın arabasında. Kaçık'la İngilizceci çöpleri toparladılar, ben yine etek yüzünden kaldım öyle, rüzgarlıydı da hava, sadece ıslak mendil çıkardım. (on parmağımda 1 marifet) Arkada bebek bezi olabilirmiş, durun siz ben alıyım dedi. Kaçık'la durduk tam, bir kız geçti. "Bali çekmiş," dedi. İngilizceci dönüp "Ne?! Canınız bez mi çekti?" deyince yarıldık. :D Sonra arabadan sakız çıktı, çiğnemeye çalıştı hoca, taş gibi olmuş bunlar çiğnenmiyo falan dedi. :D Sonra bizi eve bıraktı işte, ilk Kaçık'ı bıraktık. O arabadan indi kaş göz yaptım pencereden, dil çıkardım falan :D oda bana parmak sallıyo. Eheh. Bugünde Şaşkın, ben Kaçık ve İngilizceci çay içtik (hoca ısmarladı, bizim o kadar istemiyoruz dememize rağmen) Konuştuk yine uzun uzun. Gezenti "Hep onlarlasınız bizimle değil" falan gibilerinden bişey demişler!! OÇlar. Kaçık'la benim tepeler attı.Çekemeye anten göte monte. Ben onların yerinde olsam ufak ufak uzarım, durmam. Hocada onlar benim yanıma geliyor hep demiş. Haklıda. Biz hocayla vakit geçirebilmek için yırtınıyoruz. Onlar hiçbir şey yapmıyorlar, sonra da tirip atıyorlar. Yok öyle. (gif onlara gelsin.) Neyse. Bir Adaş meselesidir gidiyor sormayın canlarım. :D :) Şaşkın geçen bana "Sana bişey diycem ama olumsuz bakma direk" dedi. ne olduğunu sordum. "Adaş'ıı.." dedi anladım ben direk güldüm falan. Bu "Olumsuz düşünme demiştim sana" dedi bir sürü şey söyledi. :D Bugünde Kaçık ben, Adaş Şaşkın falan duruyoruz. Kaçık kaş göz yaptı Adaş'a doğru, anladım ne demek istediğini tabii. Sonra bir şey dediler, bende "Ben hiç olumsuz bir şey söylemedim ki" dedim güldüm. Öğretmen beni fotokopileri almaya yolladı, Kaçık'la Şaşkın'da geldiler. Kaçık dirseğiyle dürtüyo falan gülüyoruz. :D
Öptüm Hadi,
Küllerinden Doğan Kız,
x

22 Aralık 2011 Perşembe

Her Şey Daha Güzel !

Bir insan benim için ne kadar çabuk değer kazanırsa, o değeri o kadar çabukta kaybedebilir. Gezenti'nin belki değeri çoktu ama çabuk kazanmıştı o değeri, çok çabukta kaybetti. Bir lafıyla sadece. Neyse, şimdi çekemiyor ben Kaçık'la konuşuyorum diye. Batıyor tabi. Geçen gün konuşuyorduk Şaşkın'la. "Adaş, sen, ben, Kaçık güzel grup olduk" falan dedi. (:
**Lan, geçen hafta biz Gezenti'yle küfürleştik ya, rahatladım be. Vallahi.
Okulda fotoğraf çekimi vardı. Süperiz yani sınıfça :D <3
Bugün güzeldi :)

19 Aralık 2011 Pazartesi

Gün Doğarken Vol. 2

Bugün Hiç Abur Cubur Yemedim! Ne kadar mutlu olduğumu anlatamam. Eh, dersanede para harcamadım ve kendimi kalem alarak ödüllendirdim. (Cidden çok para harcıyormuşum be abur cubura) Tek su aldım, arkadaş kantindeki bedava keklerden (kermes yapmışlar) koşa koşa gidip aldı. Bende "Oyhsş. Yemek yemiycem! Yemek yemiycem!" dedim, azmettim ve dayandım. Böyle kilo verilmez ama abur cuburu sağlık açısından da azaltmam şarttı artık. Tarihe geçsin diye yazıyorum yani.
Araştıralım Bakalım!
Bugün dersanede karar verdik, bacaklarlar, popo sıkılaştırmak lazıms, gerekli hareketleri araştırıcağız. Denedim bir kaç hareket, yoruldum lan. Bide diyordum bunlar nası sıkılaştırıcak! 10 dakikada bacaklarım felç. :D Ah Nicki şimdi burada olsa, bu hallerimi görse tıkardı ağzıma Fritos'u. Buyrun, lazım olursa diye burdan.
Tüm Gün Poker Face Değil; Partyin' ! Malum sinir olsun istediğimiz insanlar var. Eh, onları boşverin eğlenmek hepimizin hakkııı! Zaten son günlerim güzel geçiyor. Geçen Gezenti'yle küfürleştik (bi insan bu kadar düşürebilir kendini anca). Oç dedim azdı, saydırdı falan. Bizde arkadaşla telin başında onun attığı mesajlara gülüyoruz. Zaten oç diye de arkadaş dedi diye diyesim geldi (cümleye öl.) "Lan oç desene en çok o ağırlarına gidiyo nihihhahah" ve dedim. Salak bana kilo muhabbetine girdi sanki kendisi çok zayıf ya! :D Bu ne perhiz bu ne lahana tuşusu! (aha lan tam oturdu galiba bu, perhiz falan)
Lan Saat 3 Oldu. Yarın uykusuzluktan ölücem gidip yatsam mı acaba? O zamanda daha garip olucak ama, neyse. Şuan bi savaş veriyorum. Gidip yatayım mı yumuşacık yatağıma.. Gözlerim kapanıyor.. ÖF. Tamam. Teoman'ın 03:00 diye bi şarkısı vardı yanlış hatırlamıyorsam. (TEOMAAAAN MÜZİĞİ NİYE BIRAKTIN OLM YA! :D ergenlik.)
Can Sıkıntısını Yeniden Tanımlamak. 137 şarkıyı sevdiğimden sevmediğime doğru sıraladım. Galiba sıçtım ben, 110'a Sad But True oturdu! :O Ne yaptım lan ben böyle. :D Eleye eleye ve arada pat diye aklıma gelen şarkıların listeye torpilli girmesiyle bok gibi b
ir liste yaptım, yayınlarım okuldan gelince.
Saat 4. Of yatmam lazım benim, ölüyorum. Neyse uykum açılınca bişeyim kalmaz. Ama acıktım lan. Öküz gibi yiycem .okulda bahse varım.Neyse sakiniims. Yarın iyiki matematik yok. Olsaydı matematikçi evi arayıp "Siz bu kıza napıyosunuz?" derdi eminim. Ay daha rimel temizlemem lazım.

BİRİ AYAKTA. EDİTLERİM SONRA.

18 Aralık 2011 Pazar

Entelköy Efeköy'e Karşı

Kimi yerde güldürmek için cinselliğe vursada arada bir curcunada olsa gayet güzeldi. Verilen mesajın altında, güzel rahatlattı güzel güldürdü.
Filmde garip olarak köylüler şehirli olmak peşinde koşmuyorlar, bir grup çevreci şehrin hızlı, kirli ve sağlıksız hayatından kendilerini uzaklaştırmak "Ekolojik ütopya"larını gerçekleştirme peşinde köylüden eski evleri, tarlalarını, 'şiddet gören' eşeklerini pazarlıksız alıyorlar. Köylü onların bu cömertliğinden dolayı olsa gerek; davul zurna karşılanıyor bizim çevreciler. Ama yemekte ilk karmaşa çıkıyor. "Anarşist" mi bu çevreciler? Burda Yüksel Aksu kavram kargaşasını ortaya koymak istemiş olsa gerek. Film bu yönünden mesajını verdiği gibi, köylünün işleyebileceği tarlaları satıp sonra parayı yemesi, tarlaların elden çıkartmasınada parmak basmış.
Filmin dönüm noktası olan termik santral konusu iki tarafı birbirine düşürüyor. Çevreciler durumun farkındayken köylüler termik santrali iş imkanı ve para açısından gerekli buluyorlar. Köylüler santrali yaptırmaya, bizim çevreciler engel olmaya çalışa dururken Muhtar Ali ve Katrin arasında filizlenen aşk, bu çatışmayı daha da kızıştırıyor. Nejat Yavaşoğulları için "Bulutsuzluk Özlemi deyolar, bir grubun şarkıcısı bu deli oğlan! Hem çalı çırpı, hububat düşkünü, hem de anarşit! Gitarını sırtına yükleyip geziyor şehir şehir. Soyadı yavaş ama kendi hızlı gari!" yazmışlar sitesinde. Buyrun buradan sitesine; buyrun buda fragman:
Entelköy Efeköy'e Karşı deyolar! İzleyiverin gari! 

Dedemin İnsanları

Uzun süredir yazmayı düşündüğüm ama hep ertelediğim şu film yazıcıklarını yazmaya başlayayım dedim artık. :) Beceremedim yazmasını ama gidin izleyin!
Bir insan kendisi için yapmak istediği şeyleri ertelememeli, yapmalı ilk fırsatta! Ertelemek, fırsatlara sırtını dönmek gibi.. Eğer bir fırsat kaçarsa, arkasından koşsan bile yakalayamazmışsın, her şey üst üste gelirmiş bazen. Ve iğrenç bir yere dönüşürken buralar, sen dayanamazmışsın. Yaşayamazmışsın böyle bir dünyada, elinden geleni yapmış, karşı çıkmışsın ama takan olmamış. İnsanların o davranışlarına şaşırıp kalmış, sinirlenmişsin. Olan olmuş..
Çağan Irmak döktürmüş tam anlamıyla! Çok güzel hissettirmişler oradaki duyguyu, hem ağlattı hem güldürdü. Mesajınıda sağlam vermiş Çağan Irmak. Çocuklarda muhteşem iş çıkarmışlar, kodro mükemmel. Kostümler, müzik, çekimler harika. Adam yapmış yani!
Akılda Kalanlar (izlemediyseniz, okumayın tadı kaçmasın)
-Kardeşini denize attıkları sahne acayip duygusaldı, sanki benimde içimden bir parça koptu, cesetsiz bir mezar vardı bahçede bebekken denize atılan kız kardeşine aitmiş. İçim acıdı.
-Çetin Tekindor'a giydirdikleri gıcır takım elbiseler muhteşemdi.
-Şişeye yazıp koyduğu mektupların yerini bulması ve yanıt gelmesi, davet edilmeleri, çocuk gittiğinde kadının eski fotoğrafları vermesi, o sahne.. ah!
-"Metaforlar çıkın kafamdan"
-Çocuğun o kadar atarlanması, dedesinin gönlünü alması..
-İntihar etmesi..

Gidin izleyin, bu film daha çok anlatılmaz izlenir! ;D

17 Aralık 2011 Cumartesi

Yeni Yıl Dilekleri - İlk Mim

İlk defa mimlendim. Deeptone mimlemiş beni (:

evrene iletiyoruz dilekleri ama yinede..

Mimin Konusu : Yeni yıldan istediğimiz 12 şeyi yazıyoruz.Sınırsız seçim hakkımız var.Buyrun hazırlayın listenizi, evrene duyurun sesinizi.Ardından da gönderiverin 12 kişiye..

1. Dünya şerefsizlerden, egodan, götoşlardan, kıskançlıktan, kaşarlardan ve piçlerden arınsın. (AMİİN! :D ) Öyle insanlar yüzünden ve öyle şeyler dolayısıyla üzüntü duymayalım istiyorum. Herkes insan olsun, kostümlü hayvanları aramıza almayalım.

2. Artık kimseyle laf yarışına girmek istemiyorum, tamam laf sokmak zevkli ama boşuna dememiş Dylan "Asla bir salakla tartışmayın, dışardan bakanlar hanginizin salak olduğunu anlamayabilir" diye. Sevmiyorumda başıma dert almayı. Bela benden, herkesten uzak dursun 2012'de. Çekemem kimseyi -kimsede beni çekemiyor zaten. (Laf yarışı yok ama birilerini dövmek istiyorum bak.)

3. Hiç kopmayacağım arkadaşlar edinmek istiyorum. How I Met Your Mother'daki gibi. Kızlı erkekli bir arkadaş grubu istiyorum. Ama erkekler o kızlarla aradaki mesafeyi aşmış olsun cidden arkadaş olabilelim yani. Gören ne sanarsa sansın ben onların sadece arkadaş olduklarını, başka niyetleri olmadıklarını bileyim.

4. Güzel bir okul yılı diliyorum. Seneye güzel bir yere giderim umarım. İnsanları düzgün olur. Başarılı olurum. Evi okuldan arayıp "Burası iğrenç, okul değiştiricem ben" demek istemiyorum. Şimdiki okulumda bana dört kolla sarılacağım bir ortam sunsun, burayı sevebilmek istiyorum. Unutulmaz anlar yaşamak istiyorum.

5. Şu yazdığım şeyleri bir toparlasam (denemeler, hikayeler vs.) ve tamamlasam da birilerine okutsam, yorumalarını alsam. Süper olur. Yazılarım açısından kendimi geliştirdiğim bir yıl olsun. Yeni başladığım bir romanımsı saçmalığım var ona yeni bölümler yazayım.

6. Tüm insanlar Star Wars'ı ve Yüzüklerin Efendisi'ni izlesin artık. Ayıp ya. Hadi izlemeyi bırakın Star Wars ne bilmeyen var. Abartıyorum belki ama, gerekli canlarım bu.

7. Şu fazla kilolardan kurtulup yaza incecik gireyim. İncecik girememde azcıkta olsa kilo vereyim o yeter. Abur cubur yemeyi bıraksam aslında her şey yoluna giricek. Evet! Abur cubursuz, kolasız, fast food'suz bir yıl istiyorum. Ve birde Nutella'sız. -Lanet olsun!- Kısaca kilo aldıran her şeyden uzak bir yıl istiyorum. Tartılmaktan korkmamak istiyorum. Pantolonlar bol gelsin istiyorum! Galiba çok şey istiyorum.

8. Önümüzdeki yıl içinde ne kadar çok şey öğrenebilirsem o kadar çok şey öğrenmek istiyorum. Genel kültürümü arttırmak istiyorum. Tiyatro, gezi, sinema etkinliği bol bir yıl olsun.

9. İstediğim bütün kitapları almak, doya doya ya da heyecanla aldığım gün onları okumak; onlarla ilgili bloga yazmak istiyorum. Okuduğumdan tat alayım, okumaya rahat rahat vakit ayırabileyim.

10. Güzel bir yaz tatili olsun. Hiç kötü anı kalmasın aklımda. Fotoğraf çekilelim bol bol arkadaşlarla, güzel güzel geçiinip gidelim yazın.

11. Meditasyona sardırdım bu aralar, ilerleteyim onu. Koşuyada başlayacağım şu kilo muhabbetinden dolayı. Uzun süredir düşünüyordum zaten, artık gerekli. (Koşarken 800 kalori yakıyormuşsunuz!) Bunlara başladım ya sonradan mızıkçılık yapıp (Bknz: Sınav haftası) bahaneler uydurup bırakmayayım, azim diliyorum. Sakinlik diliyorum.

12. Mutlu olduğum güzel fotoğraflar çekileyim, fotoğraf albümüme bastırıp koyayım, güzel güzel yazıcıklarla süsleyeyim. Fotoğrafları bastırmak için para bulabileyim istiyorum.

Mimlediklerim ; Volante, Pembe Balon, liseli, Maledisant,   (kimi mimlesem bilemedim ama gören herkes mimli olsun!)

Bu da şarkı.

15 Aralık 2011 Perşembe

sanane lan !

Kaçık'la daha samimiyiz, Merba'yla da. Merba iyi ya, diğerlerinin aksine insan gibi davranıyor. Kaçık'ta halden anlıyor. Güldürüyor falan. Aramızda bişey olduğunu sandılar/sanıyorlar. Hatta Şaşkın bile! Öğlen İngilizce sınıfındaydılar. İçerden biri "Pikaçuu," diye seslendi. Sonra da Yanks içerden "Havada aşk kokusu var" falans dedi saçmaladı.  Sonra Şaşkın'la konuştuk. "Kaçık'tan mı hoşlanıyorsun?" diye sordu. "Yok, hayır. Asla! Saçmalama." deyince, "İstersen yapabilirim yani," falan dedi saçmaladı. "Ben," dedim "hala onu seviyorum. Pat diye silip atmadım. Kaçtık'tan hoşlanmıyorum yani." "Ay, anladım kıskandırmak için yapıyorsun!" dedi. "Hayır, kıskandırmak için yapmıyorum. Konuşmuştuk ya hani. Elimden geldiğince herkesle konuşmaya çalışıyorum. Sonra göt gibi ortada bırakıyosunuz insanı siz. Hiç kimseye karşı öyle bir niyetim yok." deyince ben, sustu. Sonra Merba, ben, Şaşkın müzik odasına gittik. Müzikçi piyano çalıyordu. Bir öğretmen daha vardı içerde, tanımıyorum. Oda dinliyordu. Bir ara bedenci geldi oda dinledi biraz durdu gitti. Tam biz Şaşkın'la gidiyorduk, o öğretmen geri çağırdı bizi. Sınıfını söyledi, dolabın arkasında gitar varmış gidin getirin dedi. Şaşkın'la bir koşuşturmuşuz ki sormayın. Ben önden gidiyorum diye tuttu hırkamda geriye çekti falan :D mallaştık azcık. İşte götürdük gitarı, slow çaldılar. Bay geldi,sıvıştık bizde :D 
kaynak
Malın teki Kaçık'a yavşıyomuşum, öyle demiş. Sanane lan! Ne bokumsun ki bunu söylüyosun? Kafamın tası attı. Kaçık'a söyledim, "Çekemiyorlar takma" dedi. Bende takmıycam diye kendi kendime söz verdim. Çünkü Kaçık haklı. Zaten söyleyende alakaya maydonoz birisi, ilgilendirmiyor artık onun mal mal söyledikleri. Ne düşünürse düşünsün. Arkamdan konuşmak kolay, götü yerse gelsin bide yüzüme söylesin dedikodu yapmasın öyle. Atıp atıp tutuyorlar, ben atıp tutmadan direk bildiklerimi söyliycem o olucak ;) Neyse ya, burdayım ve mutluyum. Gelecek için umutluyum. Artık takmak yok malları. Umrumda değil hiçbiri. Onların salaklıklarıyla vakiy kaybetmeyeceğim. Çok gereksiz.
xoxo,
Küllerinden Doğan Kız

14 Aralık 2011 Çarşamba

çarşamba çarşafa dolanır.

Gezenti ve tayfası MY1'e öğle arasında sigara içerken yakalanmışlar. Köpek gibi içiyolar zaten. 1,5 ders boyunca MY1'in odasındaydılar. Eşyaları kalmış sınıfta arkadaşıyla, almaya geldiler. Nasıl kızarmış ama :D Ağlayınca kızarıyor pancar gibi :D Onlarda salak ya, ulu orta içilir mi? Bişey yapıcaksanız adam gibi yapın yani :D Akıllı, Gezenti'nin arkadaşlarıyla birlikte tenha bi yerlerde görülmüş canlarım. O azmış kalabalık grubun yanında Akıllı tek başınaymış. Eh, "Biliriz Biz Böylelerini Koçumm" demiştim ben. Orada ne yaptıklarıysa merak konusu bilmiyoruz :D (Direk yayılmış bu arada olay. Resimci "yakalananlar arasında kim varmış?" falan diye sordu. Bende Psycho'ya kaç kere sordum kim bilir, unutuyorum hep. Ama kalabalıklarmış. Baya isim saymışlardı yani. Neyse canlarıms. Beni ilgilendirmiyor.)
Bugün yemekhanede yemek iğrençti. Olduğu gibi geri verdim tabağı. -Zorunda kaldım. Karnım doymadı ya.  Tavuk sote ağacı çıkacak artık içimde, yakındır yani. Kaç oldu aynı yemek. Bide bi çorba yapmışlar. Faili meçhul resmen. Ne buldularsa içinde atmışlar. Merba, ben İngilizceci birlikte yemek yiyorduk, doğru düzgün kimse bir şey yemedi/yiyemedi. Gördüm zaten herkes boyuna çöpe döküyordu :D
Öyle gümbürtüye gitti bugün, matematikçinin laf altından verdiği mesajlarla, inkılapçının ani sözlüsüyle geçti..
Çarşamba çarşafa dolandı, nevresim değiştirmem lazım. Hadi öptüms x

12 Aralık 2011 Pazartesi

neyse sakinim -,-

Bedenci özetlemek gerekirse sıçtı sıvadı, hayatımda böyle azar yemedim. Zaten maç vardı öğlen, ilk maçı kazanmıştık (sınıflar arası maçlar) ama pek umutlu değildik.
İki takımda muhteşem oynadılar, canlarım benim, yenildik ama olsun. Kaçık karşı takımdaydı, Adaş'ta. Yanks falan. Hepsi. Kaçık geldi, çıkardı terli terli formayı fırlattı "Hediyem olsun hohoho" yaptı. :D
Eğlendim ama, o sınıfın kızları çok sinir. Öyle böyle değil. "Yeeenceez sizi ağlamayaan eheh" diyolar falan bitanesinin yakasından tutup "Ne boka ağlıyomuşuz amk amaç eğlenmek değil mi bu maçlarda lan topu götüne soktuğum" diyesim geldi-saçmalayasım geldi yani. Zor tuttum kendimi, Merba da yanımdaydı diyo "Sakin bayanlarr" falan. (Son zamanlarda baya takılıyoruz Merba'yla) Hiç hoş değildi kızların yaptıkları. Kızlarla tartışıyoduk, ortalık kızıştı, aradan bağırıyorum ardan Kaçık'la gülüyorum falan. Merba'da izliyodu en son, "Bi dakka ya siz mi oynadınız maçta" dedi, bende "Gelip bize laf yapıyo ama" dedim. Uzadı baya. Sonra tenefüste sınıftan biri geldi, "Pikaçu toplayın kızları gidin dövün şunları ya. Yolun" deyince, "Sinirliyim zaten gaza getirme beni" diye cevap verdim. "Bazı insanlar bazen insanlar" deyip yoluma devam ettim. Ama cidden çok kafamı attırdılar. Bebeler gibi "Yendik şişirdik" saçmalığını söylediler. Ben sadece göz devirmekle yetindim. -Şimdilik.
Adaş, Kaçık falan terli olduklarından losyon mu kolonya mı onun gibi bişey, -losyon olsa gerek erkkek kokusu çünkü- Adaş geldi yanaklarıma ellerini sildi ve gülüp gitti. Ne yaptığını anlamam için kokuyu almam gerekti, yüzüme sürmüştü o kokudan. İğrenç ya. :D Kaçık benim yüz ifademi gördü, ne olduğunu sordu, söyledim. En az iki saat gülmüştür yani. -,-

Award Ödülleri

1.Ödülü bize veren kişiye teşekkür ediyor ve linkini veriyoruz.
İlk ödülümü verdiin bana, çok teşekkür ederim. Volante'cim. (Dr. Martens çizmeleri Nicki Minaj'ın Super Bass klibinde de var galiba) eheh.
Link Link Link:
http://yagmurunyagmasiyidir.blogspot.com/

2.Hakkımızıda 7 gerçek paylaşıyoruz.
-Örümceklerden çok korkarım, boyutu farketmez; örümcek gördüğüm anda oraya bir daha adımımı atmam. (Bu aslında küçüklüğüme dayanıyor. 5 yaşımda falandım sanırım, yattım yatağa. Kafamı diğer tarafa çevirdim ve yastığımın üstünde bir örümcek bana doğru geliyodu. Annemlerin yanına nasıl gittim bilmiyorum.)
-Kendimle hiçbir zaman barışık olamadım. Kendimi hep çirkin buldum, arkadaşlarımsa güzel.

-Tırnaklarımdan nefret ediyorum, çok şekilsizler ve ben boyuna oje satın alıyorum. Hiçbir işe yaramayan peluş hayvanlarmış gibi ben onlara bakıyorum, onlar bana bakıyor.
-Sürekli kalem alıyorum.
-İnsanlarla samimi olduğumda haddimi aşıp cıvıtabiliyorum, bu hallerimden kendimde rahatsızım.
-Gülmeyi severim, eğer içimden o anda gülmek geliyorsa karşımdakinin "a" demesi bile beni güldürebilir.
-Sürekli birşeyler düşünürüm yapmak için, ama yerimden kalkmak her seferinde ayrı zor gelir.


3.Sevdiğiniz 10 blogcuya ödül verin ve verdiğinizi de haber verin.Volante
Katip

(10 diyor farkındayım... Ama işte.)

11 Aralık 2011 Pazar

nerden geldin aklıma yine..

1010 söz konusu şahsiyet. Kötüleri gördükçe iyiler gelir aklına, keşkeli cümleler sarf edersin boşuna. Buda öyle. Ama bilemiyorum, iyi miydi 1010 yoksa kötü mü? Bana karşı iyiydi aslında, sanıyorum ki ciddi problemleri vardı.
 Arada bir geliyorlardı buna, kafayı yiyordu, dengesizdi ama en azından adamdı diyelim gönderme yerine gitsin..
1 yıl geçti 1010'un üstünden. Ama ben burada oturmuş hiç işim yokmuş gibi yazıyorum onunla ilgili bişeyler.. "Unuttum," diyordum "O köprünün altıdan çok sular aktı" ama merak ediyorum bugün karşılaşsak ne yapar? Arabayla geçerken beni görürse ben onu fark etmesem bile ne düşünür? Ne hisseder? Acır mı içi, ibnenin teki olduğunu kabullenir mi? Bir tebessüm mü olurum yüzünde, umursamazlık mı? Umursamaz hiç galiba. Geride bıraktıklarını umursadığını görmedim ben onun hiç. Kırık kalpler, bozulmuş sözler bırakıyordu hep arkasında. "1010'nun Arkasından Bakakalan Ezikler"  diye bir kulüp kursam kaç kişi katılır? Ya da şöyle güzel bir küfretsem mesela. Ohoho rekor kırarız kesin.
Öylesine gelmedi aklıma aslında;

en kötü cuma . :(

O kadar güzel başlamıştım dimi haftaya..
Cuma günü, ilk ders fen kağıtlarına baktık. O kadar kolaydı ki sınav! Gerçi yine bekliyordum, olabilir diyordum notum için.. Ama daha yüksek olmasını içten içe umut etmiyor da değildim. Sonuç olarak kötü geldi, ortalamamı düşürecek :\
Ardından 2. ders Türkçe sınavı olduk. Gece 1'e 2'ye kadar ödev yaptığım için çalışamadım sınava (evet, evet son akşam çalışanlardanım) ve şu son konuyu hiç anlamadım. Sınavda da en çok son konudan soru vardı, birde kafiye falans sormuş.. İğrençti yani.
3'le 4 matematikti. Öğretmen geç geldiği için sürem yetmedi; deneme sınavı yaptılar bizi. Matematikten tam 7 boşum var. Çözüyorum çözüyorum sonuç çıkmıyor. Deliriyordum, az kalmıştı.
Psikolojim bozuldu :(
Peki öyleyse.

5 Aralık 2011 Pazartesi

en güzel pazartesi ! :)

Bugün hiç gülmediğim kadar güldüm, pozitif bir başlangıç yaptım haftaya. Moralim yerinde. Çoo..k mutluyum, gereksiz bir insanı attım hayatımdan. Harika bir gündü. Bugün yeni bir başlangıç, yenilenme gibi bir nevi. Yüzümde çiçekler açıyor, diyeyim siz anlayın. Olur olmaz her şeye gülmüşte olabilirim. Ama içten güldüm, neşeli neşeli güldüm. :) Klasik, somurtarak geçen pazartesilerin aksine, bu enerji doluydu. Bir kere anlık geldiler bana, oda BilekBeri'yi arıyordum okulun içinde, bütün katlara bakınca ister istemez gördüm birisini, öfkeyle kavruldu içim, sinirden gözlerim yaşardı. Karanlık çekip aldı sanki tüm umutlarımı, mutluluğumu, ışığımı; Atuan Mezarları'nda Atha'ya olduğu gibi. Bir 5 dakikalığına umutsuz düşünceler esir aldı aklımı. Toparlanamadım. Ama sonra ne olduğunun farkına vardım, öfke içimi kemiriyordu, hele nefret! İzin veremezdim buna, Ged haklıydı, geçen akşam uyumayıp kitabı bitirdim zaten. Direk aklıma geldi. Kafamı salladım, aman bee diyip BilekBeri'yi aramayı bıraktım. Sınıfa döndüm. Sonra zaten Adaş'la karşılaştık, gülüştük. Özgürlük ya! Yaşasın! Neydi o öyle, "Yok şununla konuşma," falan. İstediğimle konuşurum lan. Böyle düşüncelerle başladığım haftaya işte canlarım, dün zaten yüzük aldım iki tane, biri kedili diğeri tavus kuşlu. Çok hoşuma gittiler, acayip ucuzlardı kaçmaz deyip aldım. Böyle takı almayı seviyorum, normalde yüzük sevmem gerçi kolye küpe falan alırım ama yüzüklerde iyiymiş be aslındaa. Eheh. Ay, anladınız işte siz beni mutluyum, özgürüm, istediğim gibi gülüyorum! En güzelide bu! Ve haftanın duygusal çöküşte olduğum gününe güneş doğdu, içim aydınlandı bugün. Herkesle konuşuyorum nerdeyse. Bugün ilk kez sınıfı bırak, bu okula ait hissetmeye başladım kendimi. Bu okul benim, yılın sonunda buradaki insanlardan, öğretmenlerimden, okuldan nasıl ayrılacağım inanın hiçbir fikrim yok. Aynı zamanda o okulun ilk günü ağlayan kızda yok. Artık buradaki güzelliklerin farkındayım, kötü sandıklarımda iyilermiş aslında bunu farkettim. Kendi kendimi dolduruşa getirmişim eskilere olan özlemim yüzünden. Farkına vardım ki eskileri özlemle anmalıyım kendimce, yenilere nefret duymama sebep olmamalı eskiler. Bir pazartesi günü, bu kadar mutlu olabileceğimi kim bilebilirdi ki? 2,5 aydır geçirdim en hoş gündü sanırım okuluMda. Ben var gülümsemek.
Eğer böyle olabilecekse hep, yaşasın pazartesi!
Sevgilerimle,
Küllerinden Doğan Kız. x

çok güldüüm

İlk tenefüs, Kaçık bizim sınıfa geldi. Ders dindi. Aldı birinin kitabını, bir şeyler yapıyor. Gittim yanına, kaş-bıyık çiziyor kitaptaki fotoğraflara. Ama cidden komik yaptı, güldüm, baktı oda güldü. Böyle başladı her şey!
Sonra derste Satıcı çok ofsayt bir kelime sarf etti. Hatırlayamıyorum şuan, onada en az iki saat gülmüşüzdür.
3. ve 4. ders beden. Giyinirken ayrı bir şamata oldu zaten, kızlar üç kişi bir kabine girdiler. Gülüşüyorlar falan ne oluyor çözemedik. :D Derste hoca koşturdu. Bir kız var hmmps ne olsa adı? Yeşilimsi olsun. Yeşilimsi tam önümde boy sırasında (aslında uzunum ama ilk böyle sıra yaptık kaldı :P ), koşarkende önümdeydi işte. BilekBeri, Yeşilimsi'nin saçını örmüştü. Yeşilimsi koşarken gülmeye başladı, "Ay bu sallanıyo of, eheh sinir oldum lan" diye söyleniyo bir yandan. Onun haline gülerken birde koşmaya çabaladım ayrı bir felaket. Konumuz bu hafta derste atlamalar, bayrak yarışı falanmış. Bayrak yarışında ben bayrağı Akıllı'ya vermem lazımdı. O kadar koştum (bir yandan gülüyorum yine) çubuğu verdim, ama incecik bir şey zaten tutamadı fırladı falan, ama sonra karşı takımdaki salak bayrak yerine kullandığımız çubuğu bizim takımdakine verince yine biz kazandık hohohoyt. Üç adım atlama! Yok böyle bir şey yaa.
Hoca hepimize tek tek yaptırdı, yapamayanla yapabilenleri ayırdı. Yapamayanlara tekrar özel olarak gösterdi. Sonra onlar tekrar sıraya girdiler, Yeşilimsi'de yapamamıştı. Denediler yine, o kadar komik manzaralar ortaya çıktı ki, biz -Sessiz olsun o kızın adıda- Sessiz'le gülmekten nefessiz kaldık. Sessiz oturdu dizlerinin üstüne, gülerken bir dizlerini dövüyor bir yeri. Bende Sessiz'e mi güleyim yoksa -Yapamayanlardan bir kız adı Kokarca olsun- Kokarca'ya Satıcı'ya yada Yeşilimsi'ye mi güleyim şaşırdım. Oturdum bende gülerken, bir ara yerlere yatarak güldüm cidden. :D
Öğlen yemekhanede sıradayken -Psycho'nun arkadaşı var, adı Kolye olsun- baktılar Psycho'yla Kolye, sıra uzun; oturdular merdivenlere. Bir ara kayboldular, sonra geri gelip araya bir yere kaynadılar. Arkasına geçtikleri çocuk laf yaptı bunlara, Kolye'de uğraştı bununla. Bir ara açtılar çantasını karıştırdılar, çocuk farkedince döndü "Napıyosun olm sen?" tarzı tiriplere girdi. E bide bizden küçük, Kolye buna daha da sinirlendi. Sonra bi hoca geldi, o çocuk benim arkamdaydı galiba, her neyse öne geçirdi çocuğu hoca. Ben susar mıyım hiç, "Hocam nereye ya, niye öne onu-?" dedim, hoca "Problem yaratıyo ondan" deyince tamam dedim, e haklı kadın. Psycho bunu gördü, döndü Kolye'ye "O çocuk şimdi öne geçti" dedi. Kolye'de tuttu çantasından çekti çocuğu. Çocuk el kol yapınca Kolye geçirdi bikaç tokat, bir yandan da "El kol yapma banaa" diyor.. Psycho "Kolye olm sakin yaa" diyor ama nasıl gülüyoruz biz Psycho'yla görmeliydiniz o tokatları sizde gülerdiniz. Çocuk ağlamaya başladı, hoca geldi azarladı bunları falan. Eheh. Neyse.
Türkçe dersinde Akıllı'yla oturmak zorunda kaldım. Nasıl yapıyor bilmiyorum ama bütün öfkemi ortaya çıkartıyor. Deli ediyor beni, kafasını duvarda parçalamamak için zor tutuyorum kendimi ya. Of.
Tenefüste pano düzenledik, yerel gazeteye çıkmışız, gazete yazılarını ve öğretmenin çektiği fotoğrafları panoya astık. Adaş, Serseri, Ayı, (Kaçık'ın kardeşi -adı Başkan olsun) Başkan, (Yeşilimsi'den tokat yiyen çocuk, adı Merba olsun) Merba, (Yeşilimsi'nin eskisi -adı Yanks olsun) Yanks, Psycho hepicii geldiler. Ayı benden intikam peşinde, saçımı çekip kaçtı hep. Serseri, Adaş ve Merba'nın olduğu fotoğrafa çok güldük komikti. :D Ufo-Gören-Masum-Köylü-Bakışı atmışlar sanki. Adaş'la Merba çıkışta, "Pikaçu iyi akşamlar" falan dediler. Çıkışta Adaş ve Merba'yla konuştuk biraz. Sonra muhabbet değişti, "hadi iyi akşamlar muhabbetin gerisi beni aşıyor" dedim gülüp, sıvıştım. Adaş "Aynen aynenn" diyip güldü.
-Çok mal yazdım ama gülmek başıma vurdu sanki. Öpüldünüz x

4 Aralık 2011 Pazar

yetti !

Kavga ettik Gezenti'yle.  Hala hafiften hissettiğim bir şeyler var belki ama bir daha asla! Son kezmiş, unutmayaymışım. Son merak etme dedim bende. Ayrılan benim bu sefer. Tepemi attırdı. Salak salak konuştu bana. Bende çekemedim. Hiçbir şeyin değilim bundan sonra dedim. Facebook'ta yine engelledi. Alışkanlık yaptı artık :D Okulda kolay olmıycak belki ama yeter artık uğraşamam onun maçoluğuyla siniriyle. Sıktı artık. Bir şeyi abartıyoda abartıyo yani. O eski sevgilisini (ki o kızla uzun bir süre çıktılar, herkes "Gezenti onu cidden çok seviyodu" falan der hala sorsanız, eski okulumda baya konuluşuluyolardı) yolda durdurmalar, evinin oralara gitmeler (ki kızın evi ebesinin biyerlerinde baya uzak onların evine üşenmemiş gitmiş bana tirip atıyodu ben gelemem falan hep diye, ama onların ev bizim eve onun yürüme hızıyla diyim, 3 dakikalık kızınki en az 1 saat-45 dakikalık yürüme mesafesi var), dışarı çağırmalar(kız çıkmamış) falan. Ben söyleyine kıvırdı ama arada boynuzu yedim gibi. Eh, neyse bu Gezenti meseleside kapanmıştır artııık.
x

2 Aralık 2011 Cuma

belki bir daha asla.

İlk iki ders fendi. Sıvıların basıncıyla ilgili deney yaparken bir çocuk var -Kurbağa olsun adı-, hocaya yakın bir yerde oturuyordu. Fenci su dolu balonu onun üstüne attı. Zaten atmadan öncede balon deldiğinden çevredekiler sudan nasiplerini aldılar. Çok komikti fen, eğlendik baya fencide genelin aksine pek bir neşeliydi. Sonraki  iki ders matematikti, şu öpüp geçen matematik sınavından 93 aldım. Sayısalcı'yla önceden bir kızla dalga geçmiştik 97 alınca Türkçe'den baya bir sevinç gösterisi yaptı diye. Bende o yüzden "93! 93! 93!" diye bağırdım, çaktım falan pek bi haşır neşir olduk.
Öğlen yemekhaneye indim, artık Psycho'da okulda yiyiyor şaşırdım. Her neyse, 5. dersin sonuna doğru MY1 geldi. "2.05te spor salonuna indirin öğrencileri, maç var" dedi. Öğretmende test dağıtmıştı onları çözüyoduk. Bitince aldık çantaları indik aşağı. Yukarı oturalım dedik. Bi' çıktık tribüne, baktım ki Gezenti orda! Gittim onun bi altındaki yere oturdum. Saçlarımı kokladıı. Şaşkın'ın solunda BilekBeri onun solunda da ben vardım. BilekBeri, döndü bana arkasını, boyuna Şaşkın'la konuşuyo. Anında unuttu yani. Çok yapıyor bunu. Sonra bir grup mal geldiler, eski okuldan tanıdığım ikizler, şişe dibi gözlüklü 1010'un arkadaşı olan bir mal ve bi' arkadaşımın eski sevgilisi ordaydı. O şişe dibi gözlüklü dediğim çocuk kokuyo falan bide iğrenç :| onu görünce aklıma 1010 geldi, onun takıldığı ortamlar aşırı uzaktı bana. Dolayısıyla hiç karşılaşmıyoruz. Zaten taşınıcaz falan diyodu, ama kim taşınıcaz dediyse hep kaldığından kalırlar diyordum. Bir flashback oldum. Geçen yıl eski okul falan, hani ölmeden önce hayatın bir şerit gibi gözlerinin önünden geçer diyorlar ya :D aynı öyle oldum. Her şeyi en baştan yaşadım sanki. 1010'a karşı hafif bir şefkat hissettim, çok problemliydi. Sonra nefret etmeye son gaz devam. Onlar oturacak diye bizi yerimizden kaldırdılar, bizde iki sıra yukarıya oturduk. Bir ara kalktılar bende Gezenti'nin arkasına denk gelen yere geçmeye çabaladım, tam geçtim; Gezenti İngilizceciyle Kaçık'ın yanına gitti. Şaşkın yanımdaydı, donuk donuk bakınca sordu n'oldu diye. Söyledim bende, ben gelince gitti diye. Sonra Şaşkın gitti konuştu falan, Gezenti geldi azcık uğraştı benimle. Ve ardından aynen geri gitti. 
böyle bir arkadaşlık aradığıım.
İnmeye çalıştık, okul bitmişti artık salmaları lazımdı bizi. Ama şak şakçı lazımmış kaymakam gelicekmiş diye tuttular bizi! Lanet olasıcalar. Gerçi iyi oldu, 20 dakika daha burdasınız diyince bizde gittik ikimiz oturduk boş olan bi yere Şaşkın'la. Konuştuk uzun uzun. "Kaçık bana küstü," dedi. Anlattı. "Herkes ayrı bir tersliyor zaten," dedi "hep iyi niyetimden oluyor böyle." gözleri dolmuştu. Elini tuttum, desteğe ihtiyacı vardı. Oda anlattı.. "Ben iyi niyetli davranıyorum, kolay güveniyorum insanlara." dedi, çok içtendi. Yakın hissedebildiğim bir Şaşkın var böyle, bende ona söyledim "Gezenti olmasa aslında bende okuldaki konuşabileceğim herkesle elimden geldiğince konuşmaya çalışırım. Herkesle bir muhabbetim, bir yaşanmışlığım olsun diye. Öyle 'yok bu çirkin ben onunla arkadaş olmam' tarzı muhabbetlerede girmem. Bir şey olduğunda -şuan ki gibi- herkesin yanında olmaya çalışırım. Seni çok uzun süredir tanımıyorum, ama elimden geldiğince her zaman yanında olmaya çalışacağım bilmeni istiyorum. Hep yanındayım," dedim. Gülümsedi falan. Ben bir ara onlara gidicem onun bana anlatacağı şeyler varmış, benimde ona anlatacaklarım çok.. "Uzun süredir kimseyle konuşmamıştım böyle," dedim ve teşekkür ettim ardından. Şaşkın yakın olmak istediğim nadir insanlardan biri şu okulda. Sonra öğrendik, İngilizceci konu anlatıcakmış okul çıkışı dersleri kaynamış hep o gösteriyle, bu maçla falan. Konularda sınavda çıkacağından anlatıcam dedi, bende Şaşkın'a dedim "Kalalım mı laaaan" onunla elimden geldiğince vakit geçirmeye çalışıyorum. Herkesle öyle. Sonuçta bu son yılımız. Böyle olduktan sonra kimisi memlekete gidiyor, kimisi yatılı okumaya. Belki bir daha asla görüşemeyeceğiz. Unutulacak bu yaşananlar, kaybolup gidecek anılarımız arasında. Ben kimseyi unutmayacağım! Hiç niyetim yok. Çünkü burada ben ne yaşıyorsam o insanlarla paylaşıyorum. Birde benim ilk ve son yılım olunca, telafi etmem gereken bir süreç var ne de olsa (: .. Kaçık'ta ısrar etti "Hadi Şaşkın kaaal" falan dedi. Şaşkın'ı ikna ettik ama arayınca ulaşamadık annesine, açmadı telefonu. "Babanı arasana" dedim "Ne babası yea" dedi. Kaçık durdu durdu, "Ailede hani şu cinsiyeti erkek olan birey" dedi gülüştük falan.
 Şaşkın ulaşamayınca kalmak istemedi haberleri yok diye. Sonra bende annemi aradım ama bende ona ulaşamadım. Fakat ben İngilizceci ve Kaçık varken kaçıramazdım böyle bir şeyi. İkiside çok eğlenceliler. İngilizceci bize çok şey katıyor, Kaçık'ta çok komik; hani belki onun Şaşkın'la olduğu gibi olamayız ama olduğu kadar iyi olmak istiyorum. Bunun içinde vakit geçirmek lazım sonuçta. İşte o yüzden ben kaldım. Eğlendikte. Baya güzeldi ders. Ayrıca konuştuğumuz şeyler hakkında da düşündüm. Çıkışta öğretmen bizi eve bırakmayı teklif etti, uzak çünkü pek yakın değil yinede. Millet çıktı, öğretmen masasını toplarken dağıttıkları tişörtlerden birini aldı Kaçık, nasıl yaptıysa tuttu caaaart diye böldü tişörtü. "Ehehe, bez yapıyorum hocam size" dedi. Biraz saçaklı yamuk bir parça kalmıştı. (2 parçasını aldı hoca) Kaçık geçirdi kolunu, o kısmına. Saçak dediğim ip gibi bölündü tişört bende aldım o kısımlarını güle güle garip bi şekilde doladım, ipleri omzunda birleştirdim "Kurdele yapıyım mıııı sanaaa" dedim şirinlik taslayaraktan. Oda "Yap tamam yap" dedi güldü. Sırada bir tane toka vardı koparmışlardı falan. Görmüştüm Kaçık oynuyordu onunla ama yinede sordum elimde tokayla uğraşırken kimin diye, "Benim," dedi. Sonra merdivenlerden inerken "Al," diyerek uzattım ama "Sende kalsın." dedi.
Sonracımaa. Satıcı, ben, 2 kız, Kaçık ve kardeşiyle birlikte İngilizcecinin arabaya doluştuk. -Hiç güzel olmadı 7 kişi- Kızlardan biriyle Kaçık atışıp durdular. Satıcıyı marketin oraya attık dersaneye gideceği için, o 2 kızı bıraktık. Kaçık'la kardeşi önde kucak kucağa gibiydiler. O atıştığı kız "Kaçıkla kardeşi hiç bu kadar yakın olmamışlardı" dedi güldük hepimiz buna tabii. :D İngilizceci şarkı açtı arabada, eğlendim ya. Bu geçirilen her an değerli ve güzeldi. Mutluyum, çünkü Şaşkın'la artık eskisinden çok daha yakınız. Kaçık ve Adaş'la muhabbetim az da olsa var. (+bir kaç kişile daha bugün yeni yeni konuşmaya başladım) Her şey yoluna giriyor! Ama Gezenti'yle kötü. Çıkıyoruz, ama mesafe çok aramızda şimdi. Çıkarken özletiyor öyle yani. Ama seviyorum da. Eski sevgilisine bişeyler demiş, ama bu başka yazının konusu olsun. Bu kışın çiçek açan bir yazı! Mutlu, ilkbahar gibi yağmurlu ve alabildiğine güneş var ardında! Yalnızlığın ve sıkıntının bittiği bir yazı. Öpüldünüz x

1 Aralık 2011 Perşembe

bu bir yılbaşı yazısıdır.


kaynak
 Okulda, dersanede başladı bile "Çekiliş yapacak mıyız hocam?" soruları.
 IT'S JUST CHRISTMAS. EVERY YEAR WE'RE CELEBRATING IT. SO TELL ME, WHAT'S THE POINT?
Hediye almaktan nefret ediyorum, bu yüzden söylüyorum bunu. Yakın olduğum insanlara alıyorum zaten, bir de çekilişe katılıp hiç tanımadığım insanlara "Acaba beğenir mi?" "Kaç beden giyiyor acaba?" gibilerinden strese girerek para harcamak birde çok salakça geliyor. Eğer gönlünden geliyorsa alsın, bende alayım. Olmaz ki böyle. Buradan anlaşılacağı üzere bu yıl hiç bulaşmıycam okulda çekilişe. Zaten her yıl bir şey oluyor, ismimin çıktığı kişi hediye getirmiyor falan. Öyle şanslı bir insanım. Herkes hediyesiyleyken ben mal gibi kalıyorum. FOREVER ALONE. Neyse. Nicki'ye alırım heralde hediye, birde eski okuldaki eski arkadaşıma, -Gözlüklü olsun adı-. Evet evet, Gözlüklü'me bir hediye almalıyım kesin! Güzel birde not yazarım. Ohh miss. Özledim onuda zaten. Her neyse. İçim kıpır kıpır beyler bayanlar, yılbaşında evi süslemeyi çok seviyorum. Sonra uzun süre asılı kalıyorlar gerçi, toplamaya üşeniyor herkes. O kadar çok süs kullanıyoruz ki! Annemin sarmaşıklarını bile süslüyoruz artık gerisini siz düşünün. O havayı çok seviyorum. Salak pop şarkılarını bağıra bağıra söylemeyi dans etmeyi seviyorum. Geçen yıl böyle söylemiştik Murat Dalkılıç - Merhaba Merhaba şarkısını. :) (bu arada bir matematik sınavı daha öptü geçti bugün..) Her neyse canlar, öpüldünüz x

wtf ?

Biliyorum, her seferinde çok dandik şeyler geliyor. Ama yinede arkadaşlarla konuşup gidiyoruz eğlenceli olur diye. Konuşacak malzeme veriyo çünkü. Konuştuk birkaç arkadaş. "Tamam gidiyoruz" falan dediler. Ben müdür yardımcısına gittim, bilet almaya. Şaşkın, BilekBeri falan topluca gidicez. Şaşkın'la birlikte gitmiştik müdür yardımcısının yanına. Tam girerken odasına Adaş'ı gördüm. "Sizin sınıftan giden var mı?" dedim. "Beeen" dedi uzata uzata.
Sonra hocaya sordum "Ben biletleri falan teslim ettim, paraları falan" dedi, diğer müdür yardımcısına vermişmiş. "Sen bulursun hocanı Pikaçu, Şaşkın sen bi çık. Pikaçu'yla konuşucam." dedi, Şaşkın "Oha n'aptın?" der gibi baktı çıktı sonra. Müdür yardımcısı -MY1 olsun adı- MY1, her zamanki gibi saçıma başladı konuşmaya. "Okuldasın, öğrenci gibi görün." dedi. "Yönetmelikteki maddede 'Saçlar toplu' diyor. Uyarmadığım seni görmediğim anlamına gelmez. Ben seni görüyorum bir şey demiyorum, Pikaçu anlıyor gördüğümü diyorum. Sen, Satıcı bu konuda en çok sorun çıkartanlarsınız. Daha var ama en çok siz yapıyorsunuz bunu. Yazılı uyarıda bulunmakta istemiyorum. Dışarda aç, istediğini yap ama burda kurallara uymak zorundasın. Belli kurallar var!" dedi, "Anladım, peki hocam" dedim. "İyi çıkabilirsin" falan yaptı. Sonra gidip MY2'yi aradım, bilet aldım falan.
1.30daydı gösteri. Öğlenin sonuna doğru baktım, salonun önünde toplaşmışlar. Şaşkın, ben ve 2 kız daha girdik içeri oturduk falan. Bizim olduğumuz yerde iki kişilik boş yer kalmıştı. Kaçık'la Adaş'ta oraya oturdular. (Soldan Sağa doğru) Ben, Şaşkın, Kaçık, Adaş oturduk. Biletleri kapıda toplamayınca içerde bir garip oldu olay, Adaş "Bileetleri topluyomuşuuuuz!" dedi bizim biletleri aldı falan, gülümsedi garip garip.
 Aramızda (Adaş'la) ^^ buna benzer bir iletişim vardı bütün gün. Kaçık'ın arkasından bana bakıyor böyle uzun uzun. Derdini ne acep .D Şaşkın'ın omzuna koydu başını Kaçık, öyle durdular falan. Bende 3 yıldır burda olsaydım keşke. O zaman böyle arkadaşlarım olabilirdi. Gerçi o değişir, eski okulumda olsaydım şimdi 3. yılım olucaktı, böyle bir ortam bizim dönemin arasında yoktu hiç. Olmadı o salaklarla da olamazdı. Ama iki üst dönem öyle bir kardeşlik, arkadaşlık bağı vardıki aralarında imreniyodu insan. Onlar daha çok olaylıydılar, her gün bir kavga, bir saç baş girme meselesi falan oluyordu ama yinede birbirlerine karşı sadıklardı arkadaş olarak. Kardeş dediği kızla ilgili salak salak şeyler düşünüyosalar bile bunları kendilerine saklıyorlardı, eğer biriyle öyle bi bağları yoksada dümdüz gidiyorlardı -orası ayrı. :D O samimiyet o sıcaklık o ortam olsaydı, yakalayabilseydim burda keşke. O zaman lanet okumazdım bu kadar geldiğim için. Neyse!
 
Eğlendik. Gösteriyi yapan adama bol bol küfrettik. Sahneye kişi çağırdığında Kaçık el kaldırdı. "Kaçık, kendine gel nasıl gidiceksin sahneye?" Garipsedi, "Yürüyereeeek" dedi. Güldüm "Merdivenleri görmedin mi lan?" deyince, kalktı baktı "Ohaa" yaptı. Adam bize kızdı, "Konuşmayın diyorum, ordan cevap veriyolar hala duyuyorum" dedi. Kaçık elini nabıyon olm? dercesine elini salladı sahneye doğru "Tamam tamam be" dedi. Sonra konuşmaya devam ettik tabi, susturamazlar bizii! Ehihe. Gösteri bitti, adam çıktı. Tenefüs zili çaldı, ders zili çaldı. Salon hala boşalamadı. Merdivende oturanlar akın ettiler kapıya zaten. Biz kalktık ilerliyoduk, baktık çıkamıycaz, Şaşkın geri oturdu "Ben o kapıdan şuanda çıkmam, çıkılmazki zaten" falan dedi. Bende geri oturdum bunun üstüne, Kaçık'ta oturdu. Adaş, "Of beee, siz kalın burda çıkıcam ben nihahah" yaptı, Şaşkın ittirdi geri otursun diye onu. Benim önüme gelince bende ittirdim falan gülüştük, uğraştı benimle biraz. Sonra azcık ilerledi ittirdiler "N'apıyosunuz laan?!" dedi. Kaçık güldü buna, ama bana birazcıkta olsa "Napıyosun sen? Senin sevgilin yok mu?" diye baktı, ya da daha çok "Anladım ben ne döndüğünü" der gibiydi.. Neyse, Adaş paşa paşa bu sefer benim yanıma oturmak zorunda kaldı. Bende güldüm, hani çıkıyodun lan der gibilerinden baktım buna falan. Çözemedim aradaki gerilimi.  WTF.?